07 Haziran 2010

Aylar olmuş yazmayalı...

Aylardır yazmamışım çünkü o kadar çok kongre ve toplantıya katıldım ki burası aklımdan çıkmış tamamen... Şimdi de birden aklıma geldi ve birkaç fotoğraf eklemeyi düşündüm.









Bundan sonra beni www.esraoz.com adresinden takip edebilirsiniz. Haberlerime web sayfdamdan okuyabilirsiniz.

03 Ekim 2009

Kongre Ayı


Bu aydan sonra yoğun toplantılar dönemi olarak ilan edilsin! Sanırım nefes almadan koşturmacalar başlayacak ve ben yoğunluktan hangisine gideceğimi düşüneceğim. Malum çok önemli konularda bilgiler edindim ve inanın çok faydasını görüyorum.

Hadi yenilikler hakkında kısa kısa bilgi vereyim:

* Helikopter ambulans törenine katıldığım toplantıda, sağlık ulaşımında mazeret kabul edilemeyeceğini dile getirildi. Özellikle de halkımızın ambulansa yol vermediği üzerinde durularak, bu konuda insanların daha duyarlı olması gerektiği vurgulandı. Bence de bu konuda insanlar çok duyarsız trafikte acı siren sesini duyup kılını kıpırdatmayan insanlara çok kızıyorum.


*Son 4 gündür aşı sempozyumundaydım ve inanın aşılara ne derece önem verilmesi gerektiğini anlamama neden oldu. Çocukların aşı takibi yapılırken, son dönemlerde domuz gribi aşısınında piyasa da yerini alması konuya hassasiyeti arttıracak. Başka aşılarda gündeme gelecek...



*Ankara Tıp Ortopedi Günleri-2009 toplantısında özellikle yanlış ameliyatların düzeltilmesi ile ilgili canlı ameliyat görüntüleri ile yapılması gerekenler hakkında bilgi verildi. meğer ülkemizde ne çok yanlış ameliyat yapılıp hem maddi hem de manevi zarara uğranıyormuş.


*Sistinozis kelimesini belki ilk kez okuyanlar olmuştur. Genetik bir hastalık, sistin denilen maddenin hücrede birikmesi ve bunun sonucunda böbreklerde ve gözde rahatsızlık, büyüyememe gibi sorunlar ortaya çıkartıyor. Bunun tedavisi olan ilaç sayesinde 50 yaşına kadar yaşayanların olduğunu 1. Doğu Akdeniz Uluslararası Sistinozis Konferansında öğrendim.

Önümüzdeki ay yine kongre ve toplantılarda olacağım. Kendinize iyi bakın, yeniliklerle dolu bir ayda görüşmek üzere...

22 Ağustos 2009

Çaresizseniz Çare Sizsiniz!



Yaz aylarının sakin geçeceğini düşünmekle ne kadar yanıldığımı, yoğun geçen günlerde anladım. Toplantılar azalsa da yenilikler bitmedi.O kadar çok toplantıya katılsam da içlerinden bazılarını anlatmak istiyorum.

*Medikal ve ilaç firmalarında çalışan biyolog arkadaşlara yönelik bir yeniliği haber vermek istiyorum. Hastaneler alımlarını 3 aylık stoklarla sınırlıyor. Yani artık bir yıllık alımlar gerçekleşemeyecek. Bunlar tabii tıbbi sarf malzeme ve ilaçta söz konusu olacak. Ayrıca 2010 yılı itibariyle il sağlık müdürlükleri tarafından çerçeve sözleşmesi yapılacak yani bu da demek ki yeterlilik alan firmalar arasında hastaneler ihtiyaçları oldukça fiyat isteyip kısa sürede alımları gerçekleştirecek. Yani ihaleye itiraz, ödeme süresinin uzaması gibi sorunlar oluşmayacak.

*Sağlık Bakanlığı ve Telekomun yaptığı anlaşma ile Erzurum ve Kayseri pilot il seçilerek Merkezi Hastane Randevu Sistemi başlatılıyor. "Alo 184" çağrı merkezinin 15 ay sürmesi planlanan pilot projede çağrı merkezinin hastaların önceden randevu almasını ve hastanelerde beklemeyi azaltmak için hedefleniyor.


*Boyun cerrahisi için pozisyon veren yastık geliştiren Doç. Dr. Ali Doğan Bozdağ ile görüştüm. Sürekli yenilikler bulan hocam, her görüştüğümde yeni bir çalışmadan söz ediyor.

*Son olarakta Prof. Dr. Özkan Erel'in biyokimya alanında keşifler yaptığından söz etmek istiyorum. Dünya'da ilk kez bulunan kitlerin sahibi.

Yapılan çalışmalar başarının açmayacağını düşündüğümüz kayanın üzerinde bile açabileceğine ne güzel örnekler var... Dilerim herkes alanında böyle güzel çalışmalar geliştirir. "Çaresizseniz Çare Sizsiniz" sözüne ne de güzel örnek teşkil ediyor.
Sağlıcakla Kalın

22 Temmuz 2009

Sezarın Hakkı Sezara Verilmeli!


Son günlerde sürekli resmi gazete okur oldum. Sürekli yeni yönetmelikleri takip ediyorum ki bunların arasında Tıpta Uzmanlık ile ilgili bir durum var. Bazı uzmanlıkların süresi kısaltılırken, biyologlarda kapı dışarı edildi.

Geçtiğimiz günlerde Türkiye'de ilk olma özelliği taşıyan bir laboratuarın sessiz sedasız kendi halinde işleyişine şahit oldum. Her ne kadar TUS sınavına artık alınamasakta ki, 2 defa TUS'a girmiş biri olarak. Bu sınava hazırlanmak bile inanın çok farklı. Hayattan uzaklaşıp günlük minimum 12 saat ders çalışmanız gerekiyor. Zaten bize verilen kadroda sadece 3 büyük ilde ve devlet hastanelerinde, yani kadromuzda çok az sayıda. Bu sebepten demem o ki aslında sınavlara alınmasakta laboratuarlar bize emanet! Zaten hastanede çalışan hangi biyolog ile görüşsem ortak kanı, teknisyenlerin yaptığı işi yapıyoruz oluyor. Sakın teknisyenlerin işini beğenmediğimi filan düşünmeyin. Biz okulda "Bilim insanı" olarak eğitim alıyoruz. Sadece insan değil tüm canlıları derinlemesine inceliyoruz. Sorguluyoruz, araştırma yapmanın yollarını öğreniyoruz. Okul bittiğinde de sudan çıkmış balık misali çalışma yapabilmek için balığın can çekişmelerinin başka versiyonunu yaşıyoruz. İşimizi yapabilmek için can hıraç uğraşıyoruz. Ama sonuçta bize söylenenler keşke daha az puan alıp hemşire olsaydınız oluyor ya da iş alanı çok ama yok şeklinde nitelendiriliyor. Peki sormak istiyorum, neden iş alanı yokta bu kadar çok Biyoloji Bölümü var? Madem iş alanlarını bir bir ellerinden alınan biz biyologların bu kadar çok mezun verilmesinin önüne geçilmeli. Çözüm sunmaksa niyetleri bu kadar çok mezun veren bir bölümün önünü açmaları ve bu zorluklardan kurtarmaları.


Katıldığım bir toplantıda Doğa Tarihi Müzesinden söz edildiği gibi: Eğer bulunduğunuz coğrafyanın ekolojisini bilmiyorsanız. Ne doğal zenginliklerini kurtarabilirsiniz ne de salgın hastalıkların önüne geçilmesi için biyolojik mücadele de yer alabilirsiniz. Kısaca Sezarın hakkı Sezara verilmeli!! Biyologların iş sahaları belirlenerek mezun biyologların hayatı karartılmamalı!

25 Haziran 2009

Bodrum'dan...


Merhabalar,

Bu satırları izinde olduğum günlerde yazıyorum, malum yılda çıkılan bir hafta tatilde de çalışmak yerine dinlenmeye zaman ayırmak olarak gördüğüm Bodrum sahillerinde hamak, şipişdik terlikler ve Elif Şafak'ın "Aşk" kitabı ile beraber geçiriyorum. Şu anda kulağıma gelen oryantel müzik eşliğinde klavyemde uyum gösteriyor.

Doğanın içinde kuşlara yem atarken karıncaları da ihmal etmiyorum. Malum genelde sağlık üzerine çalışmaları takip etsemde böyle ortamlarda doğayı gözlemlememek büyük haksızlık olurdu! İşte ben de bu sebepten etrafımda gördüğüm her şeyi inceliyorum.Bir böceğin ki türünü hala bulamadım. Ön çekmenlerinin farklı yapısı, karıncaları avlarken ki beklemesi ve maksilla ve mandibula hareketlerinin şaşırtıcı hareketleri sonunda karınca yuvasından iki karınca ile ayrılışı görülmeye değer bir görüntüydü doğrusu.Kitabın satırlarına daldığımda dünyadan kopuyorum, burnuma gelen deniz kokusu ve dalgaların sesiyle başka alemlere gidiyorum. Kulağıma taktığım kulaklığımdan yunan ezgileri dinliyorum, kıvrak ve bir o kadar hareketli. Latin, fransız melodilerini seven ben şimdilerde yunan ezgilerine de sıcak bakmaya başladım. Farklı çiçek türlerini görmekte ayrı güzel, zakkumlar, nilüfer çiçeğine benzeyen kavuçuk ağacığının çiçeği ve daha niceleri...


Bodrum Kalesini gezdim mesela, sadece güneş karşısında yatmak değil tatil benim literatürümde. Çevreye duyarsız kalmamak gerekiyor. Hayranlıkla gezdiğim Kale tam bir sanat eseri. Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesini de içinde barındıran Kale'de farklı kültürlerden de eserler bulma imkanı var. Gemi maketleri benim en çok ilgimi çeken ögelerin başında geliyor. Bu arada Müze Kart almadıysanız hemen edinin çok işinize yarıyor. Böylece ücretsiz müze ziyaretleri başka bir güzellik katıyor tatilinize.

Güzel Bodrum ikindi vaktinden kocaman sevgiler gönderiyorum

25 Mayıs 2009

Biyoloji okumak isteyenlere


Bu ay birçok toplantıya katıldım, birçok insanla tanıştım ama benim yazacaklarım ayın sonuna doğru geldikçe netleşti. 21-24Mayıs tarihleri arasında Ankara Medika 2009 Fuarı'nda yer aldım. Beklediğimin altında ziyaretçi sayısının olmasına karşın, yapılan panel ile fuar kendi adıma gerçekten güzel geçti. Fuar ile aynı tarihler arasında TÜBİTAK okul yarışmasına katıl gençlerle de tanışma fırsatı buldum. Uzun saatlerini yaptıkları araştırmaya ayırıp, stant kurup projelerini anlatışlarını görmenizi isterdim. Işıkla bakan gözlerden başarı fışkırıyordu. Projelerini dinledğim öğrencilerin daha üniversiteye gitmeden yaptıklarını tanıtma isteği beni çok mutlu etti.Üniversitede hangi bölümü istediklerini sorduğumda birçoğu Genetik veya Moleküle Biyoloji cevabını aldım. Duyduğum cevap karşısında sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. Öğrencileri yanlış yönlendirip ilerde hayallerinin yıkılmasını da istemediğim için biraz sohbet ettim. Zaten gelen maillerle de Biyoloji okumayı isteyem öğrencilerin sizce yaalım mı sorularına nasıl cevap vereceğimi bilemediğimde yaşadığım çelişkideki gibi kaldım....



Biyoloji okunası bölümlerden hem de çok güzel bilgiler elde ediyorsunuz. Her ne kadar verilen eğitimin yetersizliğinden dert yansam da yine de hakkını verdiğinizde gerçekten çok umut vaadediyor. Ancak işte o ancaktan sonrası malesef tesbih gibi dizliyor ardı sıra olumsuzluklar. Üniversitelerde bile öğrenciler bu kadar araştırma yapmazken ortaokul ve lise öğrencileri beni hayrete düşürdüler. Acaba üniversitede mi birşeyler yanlış gidiyorda bu kadar hevesle çalışan öğrenciler sonrasında hayal kırıklıkları yaşıyorlar. Olmayan kadrolar, değeri bilinmeyen bilim adamları, maaş sıkıntısı çeken öğretim görevlilier, gerekli araştırma kaynağı bulamayan bölümler... işte bunlar acı gerçekler malesef hem de en acısı.

Bölüm seçme konusunda hayallerini çok yüksek tutan ve evet ben tüm zorlukları aşarak bilim insanı olacağım diyen öğrenciler buyrun maratona hazırsınız diyebilirim....

Onkoloji toplantısına katıldığımda kök hücre çalışmaları beni mutlu etti. Çalışmaları süren proje dahilinde yeni bir sistem oluşturulacak ve kemik iliği nakil işlemleri kolaylıkla gerçekleşir hale gelecek.



Ankara Tıp Biyokimye Günleri'nde de verilen eğitimin standart hale gelmesinin yanı sıra asistan karnelerinin de oluşturulması üzerinde duruldu.

Son olarak Ankara Dünya Göz açılışına katıldım ve 2 saat Başbakanı bekledikten sonra açılış gerçekleştirildi.

Bu ay aslında yazacak çok toplantım, söyleyecek çok sözüm vardı ancak, iş eğitime gelince kararsız gençliği yanlış yönlendirmek istemediğim için özellikle Biyoloji üzerinde durdum. Dilerim iyi düşünerek karar verirsiniz.

Umut dolu bakan bir nesil dileğiyle...

25 Nisan 2009

elektron mikroskobuyla çekilmiş fotoğraflar


Kırmızı kan hücreleri


6 günlük insan emriyosu


akciğer alveol hücreleri


dilde tat alma duyuları


diş plakası


gözde kılcal damarlar


ince bağırsak kıvrımları


insan embriyosu


insan yumurtası


kan pıhtısı


kanserli akciğer hücresi


kulak kılları


Purkinje Sinir Hücresi


kırık saç teli

kaynaklar

http://www.environmentalgraffiti.com
http://en.wikipedia.org/wiki/Scanning_electron_micrograph
http://images.wellcome.ac.uk