29 Şubat 2008

Miss Kokulu Nergis

Bu hafta evime aldığım Nergislerle merhaba demek istedim.

Nergisgiller familyasının Narcissus cinsinden olan çiçeğin adı Yunan mitolojisindeki Narkissos’un adından gelir. Mitolojiye göre sudaki görüntüsüne aşık olup ona kavuşmak için ölümü seçen güzeller güzeli Miss kokulu Nergis Narkissos’un öldüğü yerden nergisler bitmiştir. Nergis soğanı zehirli bir süs bitkisidir. Çok eski zamandan beri süs için yetiştirilen ve baharda ilk çiçek açan bitkiler arasındadır. Mitolojik olarak Narkissos'un hikayesi bu çiçeğe bakış açınızı değiştirecektir. Ayrıca Nergis çiçekleri arıların yardımıyla tozlaşır.Nergisler soğandan üretilerek çoğaltılır. Bir nergis soğanı bitki solduktan sonra sökülmeyip toprakta bırakılacak olursa gelecek yıl yeniden çiçek ve yaprak verir.

Şimdi öğrendiklerimize geçelim:

*EECP aleti ile kalp nakli yapılacak hastalara son çare olarak görülen cihaz ülkemizde çok az merkezde hizmet vermektedir. hiç bir yan etkisi olmayan ve kalbin gevşeme fazında basınç uygulandığında kalpte kılcak damar oluşmaya başlıyor. Yani aslında uygulandığında çok fazla faydası bulunan bir makina. Malesef bu tedavi yöntemini bilen kişi sayısı çok az.

*Hastanelerin bazıların laboratuvar sonuçlarını aynı gün içerisinde veriyor. Bu durum pek alışık olunan bir konu değil ancak, istendikten sonra hormon sonuçları da verilebilir.

*Özel hastaneler üniversite açma girişimi içerisindeler. Ankara ve İstanbul'daki bazı hastanelerin bu konuda çalışmaları sürüyor. Tıp fakülteleri çoğalacak bu durumu nasıl karşılaşsınız bilmiyorum ama eğitime verilen tüm destekler güzel bence.

Haftaya görüşmek dileğiyle..

25 Şubat 2008

Artık sesimizi duyurma zamanı geldi de geçiyor bile!!

Günler ne kadar çabuk geçiyor değil mi! Bir hafta göz açıp kapanana kadar geçti. Bu hafta çok farklı gelişmeler oldu; bunların içinde, Güzellik Estetik Fuarına vardı. 22-26 Şubat 2008 tarihleri arasında Bilkent Otel'de düzenlenen fuara sizlerde katılabilirsiniz. Kokular, farklı ürünler, taşlar, zayıflama ürünleri ..vs bir dolu farklı seçenek mevcut. Ben parfüm ve taşlarla dönerken, yeni çıkmış bir kitabın yazarıyla da tanışma fırsatı buldum.


Haftanın en farklı olayı ise, Müsteşar Bey ile tanışmam oldu. Çok güzel bir sohbet oldu benim için. Doğru sanılan yanlışları öğrendim. Tam gün yasası ile ilgili düzenlemelerin devam ettiğini öğrendim. Doktorlar ayrıca tek yerde değil iki yerde çalışabilecekler. Korkularından kurtulabilirler.

*Biyologlar Birliği Derneği'nin web sitesi hizmete girdi.
biyologlarbirligi.org adresinden ulaşabilirsiniz. Müjdeli bir haber daha Dernek Başkanı Kadir Sorucuoğlu Star Tv'de 28 Şubat 2008 Perşembe günü saat 17:10´da canlı yayında Armağan Çağlayan'nın sunduğu "Haber Öncesi" adlı programa konuk olacak. Yaklaşık 20 dakika sürecek olan programı kaçırmamanızı ve çevrenizdeki arkadaşlara özellikle biyologlara hatırlatmanızı rica ediyorum! Artık sesimizi duyurma zamanı geldi de geçiyor bile!!

*Ülkemizde her ne kadar kıymetimiz bilinmese de Biyolog Craig Venter çok güzel başarılara imza atıyor.Konuyla ilgili habere
burdan da bakabilirsiniz. Biyolog "ilk yapay organizma"yı oluşturma hazırlıkları içerisinde. Peki ülkemizde biyologlara ne gibi olanaklar tanınıyor!?

*Sırt ağrısı olanlara müjdeli haber, enjeksiyonla bu ağrılardan kurtulabilme imkanı var. Ayrıca bazı hastalarda manuel olarak tedavi de mümkün ancak her hastaya uygulanamıyor.

*Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinde yapılan bir çalışma sonucunda İzmirli'lerin psikolojik haritaları çıkartılacak. Rahatsızlıklara yol açan etkenler genetik mi çevresel mi sonucuna ulaşmayı planlıyorlar.

Haftaya güzel haberlerle görüşmek üzere...

18 Şubat 2008

Önlenebilir mi , Erken teşhis mi!

Kendimizi geliştirmek adına yaptığımız işler dışında başka güzellikler de hayatımızda olsun isteriz. Bazen hayat iyi süprizler dışında kötü acıları da beraberinde getirir. İşte acı olan bazı şeyleri unutmak en iyi ilaçtır. Unutmak için herkesin kendine özgü hobisi vardır. Benim de yeni edindiğim hobim, yağlıboya tablo yapmak. Ders almadan kendi kendime denemeler yapıyorum. Aslında ders almak isterim ama zamanım olmadığından bir şeyler yapmak ve rahatlamak adına yapılanlar içerisinde yerini alıyor. İlk tablomu tamamladım, gelincik resmi oldu. Bakalım bundan sonraki denemelerim nasıl olacak.

Bu hafta öğrendiklerime geçelim isterseniz; Kalın bağırsak kanseri hakkında çok ilginç bilgi edindim. Tek önlenebilir kanser olduğunu, erken teşhis ile birbirinden farklı anlamda kullanıldığını öğrendiğimde şaşkınlığım daha da arttı. Ülkemizde çok sık rastlanan kanser tipi olmasının yanında kolonoskopi ve endoskopi ile kolaylıkla belirlenebiliyor. Gizli kan testi uygulansa da, bu test kesin sonuç vermiyor. Önlenebilir çünkü, ailesinde bu hastalığa yakalananlar, 50 yaş üzerindekiler vb hastalarda 5-10 yılda bir kolonoskopi ile hastalık başlamadan önlem alınabiliyor. Erken teşhis ile belirlenebilir çünkü; polip olarak başlayan kanser, başta iyi huylu oluyor, ameliyatla alındığında hasta iyileşiyor. Eğer ilerlemiş safhada ise evrelerine göre ameliyat sonuç veriyor. Daha ayrıntılı bilgi edinmek isterseniz : http://www.kolonrektum.com/ adresine bakabilirsiniz.

*Kalp naklini ülkemizde çok fazla kişinin beklediğini ancak yeterli sayıda donör bulunmadığı için uygulanamadığının sıkıntısını yaşıyor hastalar. Yapay kalp umut olurken, kalp pili de farklı bir alternatif oluşturuyor. Bu konuda çalışmalar hız kazanıyor. Dilerim bekleyen hastalar bir an önce çözüm bulurlar.

*İspanya'da yapılan bir çalışmada yeni bir patojen keşfedilmiş. Türk bilimadamlarının da yer aldığı çalışmada, patojenin akciğer kanserinde ne gibi etkisi olduğu konusunda araştırma yapılıyor. Çinli'ler bu patojeni sadece morfolojik özellikleriyle sınıflandırsa da kesin olarak patojenin türü belirlenememiş durumda. Araştırmada Samsunlu bazı hastaların sonuçlarından da faydalanıyor.

Hastaneler ISO belgesi almak için yarışıyorlar peki nedir EN ISO 17025: Deney ve kalibrasyon laboratuvarlarının yeterliliği için genel şartların standardını belirleyen kalite sistemidir. Gelişmek için çaba sarfeden tüm hastaneleri kutlamak gerekir.

Haftaya yeniliklerle görüşmek dileğiyle...

17 Şubat 2008

Akreditasyon hız kazanıyor

Yeni bir haftada yine merhaba,
Bu haftanız nasıl geçti? Benim yoğundu her zaman ki gibi. Bu hafta neler öğrendim kısaca paylaşayım;

* Fitoterapötik ilaçlar ülkemizde yanlış biliniyor. Aslında normal ilaç gibi reçete edilebiliyor. Yan etkisi sentetik ilaçlara benziyor. Ancak etken madde içeriği çok geniş olduğu için doktorların bu konu üzerine eğitim almaları gerekiyor. Unutmadan içtiğimiz çaylarda tıbbi anlamda tedavi amaçlı çaylardan değiller, zaten Türkiye'de böyle bir çay yok!


*İnvaziv kalp ameliyatları hakkında bilginiz var mı? Artık o kadar kolaylaştı ki kalp ameliyatları, kaburgayı kırmadan ve tüm göğüsü karına kadar açmadan müdahale edilebiliyor. Kalp robotunun ülkemizde hizmete geçmesiyle, birçok kolaylığı beraberinde getirecek.İnfeksiyon oranı daha da düşecek.Hastalar daha çabuk ayağa kalkabilecek.

*Keratoplasti yani, kornea nakli ülkemizde çok başarılı bir şekilde yapılıyor. Hastadan izin alma zorunluluğu olmayan bir nakil işlemi sadece hasta ' izin vermiyorum' diye yazılı vasiyet bırakırsa alınamıyor. Göz nakli diye bilinse de aslında sadece kornea alınıyor.

*Tam gün yasa taslağı gündem de ve buna tepkiler büyüyor. Kısaca bu taslak; her sağlık çalışanı sadece tek kurumda çalışabilecek demek oluyor. Ya özelde çalışacaklar ya da devlette, buna tepkiler büyüse de uygulama nasıl olacak bilinmiyor.

*Sağlık karneleri kalkacak yakında, sadece elinizde bankamatik kartı gibi bir kartla ya da nüfus cüzdanınıza yazılan bir numara ile tedavi olacaksınız. Bu sene uygulamaya geçilmesi bekleniyor.

*Bazı hastaneler çok farklı uygulamalar başlatıyorlar ve özellikle ilk olmayı hedefliyorlar. Anjio ve kalp ameliyatlarında fark alınmamasında oluşan yarış gibi, yapılan ameliyatı canlı yayında izleme imkanı gibi birçok fark yarışı kaliteyi artırma hedefi ile sürüyor.

Akreditasyon çalışmalarında hastaların kazanması dileğiyle .. Haftaya görüşmek üzere..

16 Şubat 2008

Bir çiçeğin saflığında, bir kuğunun sadakatinde


Saflığın simgesi ve benim çok sevdiğim çiçek olan Lilyum(Lilium) günümüzde artık çok tanınıyor.Zambakgiller familyasından olan, soğanlı bir bitki. Lilyum asaleti simgeler bence, beyaz yapraklarında, ferahlatıcı kokusunda;zarif ve asil bir çiçektir. Özellikle beyazı arma olarak kullanılır.

Beyaz kuğular sadakatin simgesi olmuşlardır, su kuşları olmasına rağmen uçmaları ve uçarken çıkarttıkları ritmik sesleri ile etkileyicilerdir.Kuğular eşlerini kaybettiklerinde, tek eşli oldukları için; ölene kadar yas tutarlar. Ne kadar güzel ve örnek alınası bir davranıştır.Dikkat ettiniz mi bilmiyorum, kuğuların boyunlarındaki "S" şekli karşılıklı olduğunda kalp görünümü alıyor; belki de sevginin simgesi olacak kadar ilgi çekiciler ne dersiniz!

Özellikle bu iki konuyu seçme sebebimse, doğadan alınması gereken dersler ve yok olan değerlerimiz. Farkında mısınız; yapılan tüm icatlar doğadaki canlıların davranışları örnek alınarak yapılırken, bu gibi güzel davranışlarına dikkat çekilmiyor. Samimiyet var doğada, sevgi verdiğinizde daha fazla sevgi alıyorsunuz.

Dilerim burnunuza gelen o tanıdık Lilyum kokusunu duyduğunuzda ve güzellikleriyle izleyenleri etkileyen, adını verdiği Kuğulu Park'ta konuklarını karşılayan kuğulara artık daha farklı bakarsınız.

15 Şubat 2008

Biyolog Kimdir?

Biyolog, canlıları, doğayı seven, araştırma yapan, gözlemleyen ve deneylerle çözüm arayan bilim adamları ya da kadınlarıdır. İnsanları, hayvanları, bitkileri, mikroorganizmaları kısaca doğayı içine alan, tüm canlılarla ilgilenen canlı bilimini inceler. Hayata keşfetmek için bakabilen, sorun değil de çözüm üretmeye yönelik çalışmalar yapan; neden? niçin? nasıl? gibi sorularla hayatı sorguluyan Biyologlardır. Fen Fakultelerinde 4 yıllık Biyoloji eğitimi aldıktan sonra mezun olduğun da "Biyolog" ünvanı verilir. Laboratuvar çalışmalarında alınan eğitimle teorik bilgilerin pratiği yapılmaktadır. Ben Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Biyoloji Bölümü mezunuyum.


Ülkemizde "Biyolog" dendiğinde genelde "Ne iş yapar ki?" sorusu yöneltildiği için iş alanlarını kısaca anlatmak istiyorum; çeşitli branşlara ayrılan biyoloji; zooloji(hayvan bilimi), botanik(bitki bilimi), mikrobiyoloji(mikroorganizmaları inceleyen bilim), genetik, biyokimya... gibi birçok alanı içine alır. Biyologlar, araştırma yapmak üzere üniversitelerde akademik çalışmalar yapabilirler, hastanelerde laboratuvar da çalışabilirler, fabrikalarda gıda ya da tıbbi malzemeler üzerine çalışabilirler, öğretmen olabilirler, Kriminoloji Laboratuarlarında, Nükleer tesis ve santrallerde, Deneysel Araştırma Merkezlerinde,Tarım ve Ormancılıkta ,Biyoteknoloji, Hidrobiyoloji, Biyolojik Mücadele, Genetik, Genetik kaynakların korunması,organik üretim gibi birçok alanda çalışabilirler. Ancak bir sorun var ki bu da , malesef Biyologlara yeterince kadro verilmemesi. Hastanelerde, fabrikalarda, belediyelerde kısaca kamuda birçok Biyolog ihtiyacı varken bunu karşılacak kadro verilmediği için Biyologlar madur edilmektedir. TUS sınavına girme hakkı vardır, ancak yeterli kadro bulunmamaktadır.


Hayatımızın kaçınılmaz gerçeklerinden birisi Biyologlara ihtiyacın olduğu, küresel ısınmanın sıcak yüzünün kendini gösterdiği şu günlerde doğal dengenin ne derece bozulduğunu görmek hiçte zor değil, yok olan türlerle birlikte salgın hastalıklar artmaya başladı işler daha da korkutucu olmadan, doğal denge ve ekolojik koşulların korunması için Biyologlara fırsat verilmeli ve gerekli araştırmalar, çalışmalar yapılmaya başlanmalı. Çok geç olmadan ve artık "Biyolog" kimdir demeden!