25 Mayıs 2009

Biyoloji okumak isteyenlere


Bu ay birçok toplantıya katıldım, birçok insanla tanıştım ama benim yazacaklarım ayın sonuna doğru geldikçe netleşti. 21-24Mayıs tarihleri arasında Ankara Medika 2009 Fuarı'nda yer aldım. Beklediğimin altında ziyaretçi sayısının olmasına karşın, yapılan panel ile fuar kendi adıma gerçekten güzel geçti. Fuar ile aynı tarihler arasında TÜBİTAK okul yarışmasına katıl gençlerle de tanışma fırsatı buldum. Uzun saatlerini yaptıkları araştırmaya ayırıp, stant kurup projelerini anlatışlarını görmenizi isterdim. Işıkla bakan gözlerden başarı fışkırıyordu. Projelerini dinledğim öğrencilerin daha üniversiteye gitmeden yaptıklarını tanıtma isteği beni çok mutlu etti.Üniversitede hangi bölümü istediklerini sorduğumda birçoğu Genetik veya Moleküle Biyoloji cevabını aldım. Duyduğum cevap karşısında sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. Öğrencileri yanlış yönlendirip ilerde hayallerinin yıkılmasını da istemediğim için biraz sohbet ettim. Zaten gelen maillerle de Biyoloji okumayı isteyem öğrencilerin sizce yaalım mı sorularına nasıl cevap vereceğimi bilemediğimde yaşadığım çelişkideki gibi kaldım....



Biyoloji okunası bölümlerden hem de çok güzel bilgiler elde ediyorsunuz. Her ne kadar verilen eğitimin yetersizliğinden dert yansam da yine de hakkını verdiğinizde gerçekten çok umut vaadediyor. Ancak işte o ancaktan sonrası malesef tesbih gibi dizliyor ardı sıra olumsuzluklar. Üniversitelerde bile öğrenciler bu kadar araştırma yapmazken ortaokul ve lise öğrencileri beni hayrete düşürdüler. Acaba üniversitede mi birşeyler yanlış gidiyorda bu kadar hevesle çalışan öğrenciler sonrasında hayal kırıklıkları yaşıyorlar. Olmayan kadrolar, değeri bilinmeyen bilim adamları, maaş sıkıntısı çeken öğretim görevlilier, gerekli araştırma kaynağı bulamayan bölümler... işte bunlar acı gerçekler malesef hem de en acısı.

Bölüm seçme konusunda hayallerini çok yüksek tutan ve evet ben tüm zorlukları aşarak bilim insanı olacağım diyen öğrenciler buyrun maratona hazırsınız diyebilirim....

Onkoloji toplantısına katıldığımda kök hücre çalışmaları beni mutlu etti. Çalışmaları süren proje dahilinde yeni bir sistem oluşturulacak ve kemik iliği nakil işlemleri kolaylıkla gerçekleşir hale gelecek.



Ankara Tıp Biyokimye Günleri'nde de verilen eğitimin standart hale gelmesinin yanı sıra asistan karnelerinin de oluşturulması üzerinde duruldu.

Son olarak Ankara Dünya Göz açılışına katıldım ve 2 saat Başbakanı bekledikten sonra açılış gerçekleştirildi.

Bu ay aslında yazacak çok toplantım, söyleyecek çok sözüm vardı ancak, iş eğitime gelince kararsız gençliği yanlış yönlendirmek istemediğim için özellikle Biyoloji üzerinde durdum. Dilerim iyi düşünerek karar verirsiniz.

Umut dolu bakan bir nesil dileğiyle...

25 Nisan 2009

elektron mikroskobuyla çekilmiş fotoğraflar


Kırmızı kan hücreleri


6 günlük insan emriyosu


akciğer alveol hücreleri


dilde tat alma duyuları


diş plakası


gözde kılcal damarlar


ince bağırsak kıvrımları


insan embriyosu


insan yumurtası


kan pıhtısı


kanserli akciğer hücresi


kulak kılları


Purkinje Sinir Hücresi


kırık saç teli

kaynaklar

http://www.environmentalgraffiti.com
http://en.wikipedia.org/wiki/Scanning_electron_micrograph
http://images.wellcome.ac.uk

23 Nisan 2009

23 Nisan'dan güzel anılar

İnsanın doğum gününde yazdığı yazıların mahiyetide sanırım daha bir farklı oluyor. Doğum gününden geriye kalan güzel anılar ekleniyor hatıralara...



Bu ay benim için çok yoğun toplantılarla geçti. DAS Kongresine katıldım. Tüm kongre boyunca çok faydalı bilgiler edindim. Hastanelerin dezenfeksiyon ve sterilizasyonunun ne derece önem taşıdığını , hastane enfeksiyonlarının engellenmesi için olmazsa olmaz olduğunu öğrendim. Hatta tren vagonları gibi düşünürsek konuyu, antibiyotik kullanımının azalmasına kadar uzanan bir yolculuk olduğunu farkettim. Kongrede öğrendiğim başka bir konuda hastanelerde kullanılan dezenfeksiyon ürünlerinin seçimindeki hatalar oldu. Meğer neler oluyormuş bilmediğimiz diye geçirdim, konuşmaları dinlerken.



TOD tarafında Ankara'da gerçekleştirilen Nisan kursunun bu yıl ki konusu "Katarakt" oldu. Toplantı başkanı ile yaptığım söyleşide katarakttan korunma yolunun olmadığını ancak tedavi sürecinde ameliyatın şart olduğunu öğrendim.Dilerim korunma yolları bir an önce bulunur, çok zor bir hastalık. Ama sevindirici olan teknolojinin gelişmesiyle paralel olarak tedavi yöntemleri de sevindirici sonuçlar veriyor.



Hepatoloji size ne anlatıyor! Karaciğer hastalıklarını konu alan bir bölüm olduğunu, bunun içerisinde de karaciğer hastalıklarının tartışıldığını yeni öğrendim. İlginç olan ise bu alanda yapılan tedavilerin birkaç branşı içine aldığıydı.Yani karaciğer deyip geçmemek gerekiyor, her yıl bu alanda kongre ve sempozyumlar düzenleniyor.Tedaviler tartışılarak doğru sonuç bulunmaya çalışılıyor.

Hastanelere yaptığım ziyaretlerde ne gibi eksiklikler olduğunu farkediyorum. Hatta artık hastaneyi dolaştığımda ne gibi eksiklikler olduğunu söylenmeden anlıyorum. Yapılan hatalı davranışlar gözümden kaçmıyor. Özellikle devlet hastanelerinde tedavi gören insanların yaşadığı zorlukların sona ermesini istiyorum. Kuyruklara çözümler gelmeye başladı, internetten randevu, telefonla randevu veya hastanede sıra almak gibi çözümler getiriliyor. Sonra laboratuar sonuçlarının alınmasındaki zorluklar vardı. Bu konuda meslektaşlarım daha iyi bilirler. Sıralar uzayıp gidiyordu, bazı hastaneler bu konuda da hastaya yardımcı çözümler sunuyor. Muayene olduğunuz hekim size sonucu söylüyor. Bunun dışında hemşire çağrı sistemlerinin gelmeside hastalar için sevindirici bir durum oldu. Dijital röntgenlerin gelmesiyle film sorunu da kalmıyor, böylece oluşturulan arşiv ile hastanın geçmişte geçirdiği rahatzılıklara göre de tedvailer şekillenmeye başlayacak. Hatta aile hekimliği ile bu daha da farklı boyut kazanacak.

Son dönemlerde başhekimlerin daha duyarlı davrandığını görmek çok sevindirici. Empati kurarak yapılan işler daha verimli sonuç veriyor. İmkanların zorlanarak hizmetin sunulması çok sevindirici. Dilerim hastanelerin tümünde gelişmeler hep yüz güldürücü olur. Hep gülen yüzlerle karşılaşmak dileğiyle...

16 Nisan 2009

BİYOTÜRK

www.biyoturk.com adresinde seneler önce yazılarım yayınlanırdı. O zamanlar üniversite son sınıf ve sonrasında benim için çok heyecan vericiydi. Araştırmalarıma yer veriliyordu. Bugün sitenin yeniden aktif hale geldiğini görünce çok mutlu oldum. Hoşgeldin BİYOTÜRK yine yeni yeniden!!!

20 Mart 2009

TÜYAP İzlenimlerim...


Yoğunluk içerisinde geçen günlerde yorgunluğu işlemeyi düşündüm aslında. Koştumaca içerisinde bir ay nasıl geçti anlayamadım bile. Geriye bir dolu yenilikler kaldı, paylaşılmak üzere not edildi deftere... 5-9 Mart tarihleri arasında TÜYAP Expomed Labtek 2009 Fuarına katıldım. Fuarın açılışından son gününe kadar bulunduğum tıp fuarında, ülkemizde hatırı sayılır tüm medikal firmalar yerlerini almışlardı. Bu tip fuarların çok faydalı yönleri var, öncelikle sektör hakkında bilgi sahbi olma imkanı yakalıyorsunuz, sonra yenilikleri öğreniyorsunuz. Ama eksik olan şey tanıtımdan kaynaklanıyor. Bir de isteyen tüm sağlık çalışanları katılabilmeli. Böyle olduğunda çok daha faydalı olur bence, gerçi hastanelerde gerekli birimlere iletiliyor ve genelde satın alma, hastane müdürü ve başhekimler ziyaret ediyorlar ki firmaların hedef kitleleri de zaten onlar.





Fuardan bir dolu yenilikle karşılaştım, şaşırdığım çok şey oldu. Ya da hayatımda ne işe yereyacağını hiç duymadığım cihazlarla karşılaştım. Birçok kişi ile tanıştım, en güzeli de geçen sene karşılaştığım bir bayan ile bu yıl karşılaştığımızda hatırlamama olan sevinciydi. Hatırlanmak ne de güzel bir duygu anladım. Kısa notlarımı eklemek istiyorum yenilikleri paylaşmak adına:
*Boyunlukların yeni modelleri çıkmış kişilerin boyunlarına özel tasarlanıyor. Çocuklara uygun boyunluklarda yapılmış.Böylece daha rahat edilebilecek, çeneyi zorlamayacak.

*Logolu perde ile hastane odaları daha da anlam kazanacak. Gerçekten çok güzel bir fikir bu!
*Hastane tekstilinde meğer ne çok ayrıntıya dikkat ediliyormuş, koton olmalı, antibakteriyel olmalı...Yani hastane tekstili de çok önemli ve çok dikkat edilmesi gereken konulardan birisi.
*Laboratuar tüplerinin üzerine etiketi otomatik yapıştıran bir alet çıkarılmış, yanlışlıkları önlemek için çok kullanışlı. Siz tüpleri alıp, hemen kan alabilirsiniz, işte bu kadar basit.
*Hastanelerde tek kullanımlık kıyafet dönemi başlıyor. Yakında her yerde görmeye başlayacaksınız.
*6 motorlu yataklar üretildi, 6 noktadan çalıştırılıyor. Bu sayede uzun süre yatan hastalar daha rahat edebilecek.
*Stantları cazip hale getirmek için gül dağıtanları mı arasınız, piyano resitali mi, şemsiye dağıtanları mı ki hava yağmurlu olunca şemsiyeler çok ilgi gördü :)
*Sağlık Endüstrisi İşverenleri Sendikası tarafından Fuarda verilen III. Ulusal Tıbbi Cihaz yarışması ödülleri sahiplerini buldu.


Fuarın dışında edindiğim bilgileri de paylaşmak isterim. Malum her gün farklı bir toplantıda oluyorum. Yenilikler gelişmeler ve dikkat edilmesi gerekenler üzerine sohbet ediyorum, konunun uzmanları ile...
*Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Günleri 30 Nisan tarihinde Ankara Üniversitesi Morfoloji Binasında gerçekleştirilecek. Geçen yıl katıldığım toplantı gerçekten çok faydalı oluyor. Tabii katılım sertifikası sahibi de olacaksınız!

*Uzun süreli operasyonlardan sonra hastalarda sıklıkla karşılaşılan emboliye önlem olarak antikoagulan kullanılması gerekliliği üzerine sohbet ettiğim Prof. Dr. İsmail Savaş, acil servise gelen hastalarda yan ve göğüs ağrısı olanlarda ilk akla infarktüs geldiği ancak embolinin atlandığını söyledi. Sizde de uzun dönem hareketsizlik olduğunda nefes almanızda zorluk, göğüs ağrısı gibi şikayetlerde, hekimlerin aklına gelmeyen soruyu siz sorun "Emboli olabilir mi" diye.

*Sağlık çalışanlarına açılan davalar ile gündeme gelen Malpraktis hakkında bilgi aldığım Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hamit Hancı, sağlık çalışanlarının son dönemlerde yüksek rakamlarda ceza ödediğini söyledi. Bu konu hakkında sürekli seminerler ve bilgilendirme toplantıları düzenlediklerini iletti. Sağlık çalışanı arkadaşlar haklarınızı lütfen iyi öğrenin.

16 Nisan Biyologlar Günü olarak kutlanmaya başlanmasının mutluluğu ayrı güzel. Ancak bugüne özel bir tören yapılmıyor malesef. Hatta birçok insan "Biyolog" kelimesinin anlamını bilmiyor bile. Bu bağlamda, hem iş statümüzü hem de adımızı duyurmak adına derginin olması, sitemizin takip edilmesi, derneklerimizin bu anlamda çalışma yapması mutluluk verici bir durum. Günümüz kutlu olsun...


Dilerim paylaştıklarım sizlerinde işine yarar. Bana missbiyolog@yahoo.com adresinden düşüncelerinizi, merak ettiklerinizi yazabilirsiniz. Paylaşmak aslolan öyle değil mi...
Sevgiyle kalın...

11 Şubat 2009

Neden Muz Yaprağı

Muz yaprağına hoşgeldiniz!

Bu sayıdan itibaren artık sizlerle bu köşede olacağım. Şimdi bu nasıl bir köşe ismi diyebilirsiniz. İşte öncelikle bu sorunun yanıtını vererek başlamak istedim sözlerime. Muz yaprağının karakteristik bir özelliği vardır, çok büyüktür ve gerektiğinde çanak gibi kullanılabilir. Yani yaprak içerisinde yemek yiyebilirisiniz. Bir gün ıssız bir adada tek başına olduğunuzda tabak olarak kullanabileceğiniz doğanın bir armağınıdır. Düğünlerde hep hediye bilezik olacak değil ya, bu kez doğadan, çifte tabak takımı şeklinde de bir armağan olarak düşünebilirsiniz.

Her ay bu köşede bu tabakla farklı lezzetlerde yazıları paylaşacağım. Genelde sağlık olacak içerisinde arada da gözlemlerim arada kızdıklarım ama bolca bilgi bulacaksınız. İşte paylaşmanın gücü diyerek hep birlikte her ay sizlerle öğrendiklerimi satırlarla sunacağım. Bazen sizin görüşlerinizden çıkartıklarımı da ekleyeceğim. Şimdiden söyleyeyim. Zamanla daha da farklı düşüncelerimde olacak yani süprizlerle dolu bir yaprak bulacaksınız.

Sürekli toplantılara katılıyorum. Yeni insanlarla tanışıyorum, yeni bilgiler öğreniyorum. Bu bilgileri paylaşmadıktan sonra benim için hiç bir anlamı olmadığına karar verdim ve paylaşayım istedim.

Öncelikle meslektaşlarıma çok kızıyorum! Neden mi? Çünkü herkes işe girdikten sonra bana ne diye düşünmeye başlıyor, bir olmadığımız içinde hakkımız yeniyor ki yenmeye de devam edecek. Atamalarda bize nerdeysse hiç kadro ayrılmıyor, başımızın gözümüzün fitresi olsun dercesine 30 ile kalıyoruz ki ona da atanınca bir daha sesini çıkartma, otur oturduğun yerde başka hastane filan isteme ile öyle susup oturuyoruz. Bunun için Derneklere üye olmazsanız yakında şu anki çalıştığınız işlerde çalışma hakkınızda elinizden gidecek diyebilirim ki farklı bölümlerde master hakkımızda elimizden alınmaya çalışılıyor. Artık o uzun zamandır uyunan uykudan uyansanız iyi olur diyorum!

O kadar toplantı dedim işte size sıcacık fırından yeni çıkmış ve herkesin gözünden kaçan bir bilgi. Akromegali hastalığı, hipofiz bezinden fazlaca salgılanan büyüme hormonu ki biz buna growth hormonu diyoruz. Bu hormon bluğ çağı bitmeden fazla salgılandığında devlik denilen hastalık ile karşılaşılıyor. Ben büyüdüm kurtuldum bana bir şey olmaz demeyin! Çünkü 40-50 yaş arasında da bu hastalıkla karşılaşanların teşhisi malesef ki konamayabiliyor. Nefes alımda zorlanma, uyku apnesi, aşırı terleme, giderek irileşme, kıyafetlerin olmaması, yüzde, el ve ayaklarda irileşme gibi belirtilerle kendini gösteriyor. Ama birçok kişi tarafından akla gelmediği için yanlış tedaviye maruz kalınıyor. Bu tip yanlış müdahalelere maruz kalmış ve iki yanlış operasyon geçirmesine rağmen tedavi olamamış biriyle tanıştım. Etrafınızda gittikçe büyüyen ki bunlara obez diye bakmayın obezite ile alakası yok, çok fazla terleyen, kıyafetleri 6 ay gibi sürede olmayan, ayakkabı numarası gittikçe büyüyen ve alnında, çenesinde öne doğru çıkıntılar oluşan kişilere uyarıda bulunun. Bu durum hipofizde oluşan adenomların habercisi olabilir. Doğru Endokrinoloji bölümüne gitsinler!

Ankaralılara bir müjde vereyim Mart ayında Dünyagöz hastanesi açılmadan önce Kızılay Meydanında Tır ile ücretsiz muayene imkanı sunulacak.Türkiye'nin en büyük göz hastanesi ünvanını taşıyacak olan hastanede bir muayenenin 1,5 saat olduğunu öğrenince insanın beni tutmayın bırakın gideyim şımarsın gözlerim, onlarında hakkı var diyesi geliyor.

Son olarak ilk köşemi yazmamın heyecanını atlatırken bir söz ile tamamlamak istedim; "40 kuyuyu 1 metre kazacağıma 1 kuyuyu 40 metre kazmayı tercih ederim."

Sevgiyle Kalın

10 Kasım 2008

Sağlığınıza



içeriğinin farklılığı ve anlatım tarzıyla harika bir kitap edinmiş oldum :) Okuduktan sonrada fikrimi yazarım.