11 Şubat 2009

Neden Muz Yaprağı

Muz yaprağına hoşgeldiniz!

Bu sayıdan itibaren artık sizlerle bu köşede olacağım. Şimdi bu nasıl bir köşe ismi diyebilirsiniz. İşte öncelikle bu sorunun yanıtını vererek başlamak istedim sözlerime. Muz yaprağının karakteristik bir özelliği vardır, çok büyüktür ve gerektiğinde çanak gibi kullanılabilir. Yani yaprak içerisinde yemek yiyebilirisiniz. Bir gün ıssız bir adada tek başına olduğunuzda tabak olarak kullanabileceğiniz doğanın bir armağınıdır. Düğünlerde hep hediye bilezik olacak değil ya, bu kez doğadan, çifte tabak takımı şeklinde de bir armağan olarak düşünebilirsiniz.

Her ay bu köşede bu tabakla farklı lezzetlerde yazıları paylaşacağım. Genelde sağlık olacak içerisinde arada da gözlemlerim arada kızdıklarım ama bolca bilgi bulacaksınız. İşte paylaşmanın gücü diyerek hep birlikte her ay sizlerle öğrendiklerimi satırlarla sunacağım. Bazen sizin görüşlerinizden çıkartıklarımı da ekleyeceğim. Şimdiden söyleyeyim. Zamanla daha da farklı düşüncelerimde olacak yani süprizlerle dolu bir yaprak bulacaksınız.

Sürekli toplantılara katılıyorum. Yeni insanlarla tanışıyorum, yeni bilgiler öğreniyorum. Bu bilgileri paylaşmadıktan sonra benim için hiç bir anlamı olmadığına karar verdim ve paylaşayım istedim.

Öncelikle meslektaşlarıma çok kızıyorum! Neden mi? Çünkü herkes işe girdikten sonra bana ne diye düşünmeye başlıyor, bir olmadığımız içinde hakkımız yeniyor ki yenmeye de devam edecek. Atamalarda bize nerdeysse hiç kadro ayrılmıyor, başımızın gözümüzün fitresi olsun dercesine 30 ile kalıyoruz ki ona da atanınca bir daha sesini çıkartma, otur oturduğun yerde başka hastane filan isteme ile öyle susup oturuyoruz. Bunun için Derneklere üye olmazsanız yakında şu anki çalıştığınız işlerde çalışma hakkınızda elinizden gidecek diyebilirim ki farklı bölümlerde master hakkımızda elimizden alınmaya çalışılıyor. Artık o uzun zamandır uyunan uykudan uyansanız iyi olur diyorum!

O kadar toplantı dedim işte size sıcacık fırından yeni çıkmış ve herkesin gözünden kaçan bir bilgi. Akromegali hastalığı, hipofiz bezinden fazlaca salgılanan büyüme hormonu ki biz buna growth hormonu diyoruz. Bu hormon bluğ çağı bitmeden fazla salgılandığında devlik denilen hastalık ile karşılaşılıyor. Ben büyüdüm kurtuldum bana bir şey olmaz demeyin! Çünkü 40-50 yaş arasında da bu hastalıkla karşılaşanların teşhisi malesef ki konamayabiliyor. Nefes alımda zorlanma, uyku apnesi, aşırı terleme, giderek irileşme, kıyafetlerin olmaması, yüzde, el ve ayaklarda irileşme gibi belirtilerle kendini gösteriyor. Ama birçok kişi tarafından akla gelmediği için yanlış tedaviye maruz kalınıyor. Bu tip yanlış müdahalelere maruz kalmış ve iki yanlış operasyon geçirmesine rağmen tedavi olamamış biriyle tanıştım. Etrafınızda gittikçe büyüyen ki bunlara obez diye bakmayın obezite ile alakası yok, çok fazla terleyen, kıyafetleri 6 ay gibi sürede olmayan, ayakkabı numarası gittikçe büyüyen ve alnında, çenesinde öne doğru çıkıntılar oluşan kişilere uyarıda bulunun. Bu durum hipofizde oluşan adenomların habercisi olabilir. Doğru Endokrinoloji bölümüne gitsinler!

Ankaralılara bir müjde vereyim Mart ayında Dünyagöz hastanesi açılmadan önce Kızılay Meydanında Tır ile ücretsiz muayene imkanı sunulacak.Türkiye'nin en büyük göz hastanesi ünvanını taşıyacak olan hastanede bir muayenenin 1,5 saat olduğunu öğrenince insanın beni tutmayın bırakın gideyim şımarsın gözlerim, onlarında hakkı var diyesi geliyor.

Son olarak ilk köşemi yazmamın heyecanını atlatırken bir söz ile tamamlamak istedim; "40 kuyuyu 1 metre kazacağıma 1 kuyuyu 40 metre kazmayı tercih ederim."

Sevgiyle Kalın

2 yorum:

aRda butlan dedi ki...

gayriihtiyari karşılaşıp beğendiğim bu sitenin kalemiyle aynı dergiye hizmet ediyor olduğumuzu öğrenmek şaşırtıcı ve mutluluk verici..
sevgilerle

Esra dedi ki...

Arda,
Hoşgeldiniz, bunu bende bilmiyordum çok sevindim :)

sevgiler