27 Ağustos 2007
Hafıza testi
Her zaman "Hatırlayacağım, hatırlıyorum…" demelisiniz çünkü "Unuttum, hatırlayamıyorum…" derseniz o bilgi asla aklınıza gelmez. Gelin hafızanıızı test edelim.
Arziye, Şaziye ve Raziye üç kız kardeştir. Üçü de birbirinden unutkandır. Arziye bir gün evlenir ve kardeşleri evine ilk kez gelir. Arziye not eder; kahve ikram edeceksin, yemek ikram edeceksin, çay, meyve… ikram edeceksin. En sonuna da şunu yazar; her ikramdan sonra üzerini çizeceksin. Kahve ikram eder Arziye kardeşlerine ama üzerini çizmez. Unuttuğu için tekrar tekrar kahve ikram eder. Raziye ve Şaziye de unuttuğundan içerler. Akşam olunca kalkarlar. Şaziye ve Raziye yolda konuşurlar; Arziye bir kahve bile ikram etmedi. Arziye de eşine der ki; Evime geldiler bir kahve bile içmeden gittiler.
Unutkanlığınız bu düzeyde olmadığı taktirde "Hatırlayacağım, hatırlıyorum…" demelisiniz. Bilgisayar beynimizden örnek alınarak yapılmıştır. Bilgisayara bir komut verdiğiniz zaman mutlaka yapar. Bir şeyi hatırlamak istediğinizde "Bu bilgiyi bana getir…" dediğinizde o bilgi size mutlaka gelir. Aksi halde "Unuttum, hatırlayamıyorum…" derseniz o bilgi asla gelmez.
Demans başlangıcı varsa
Yoğun stres, zihinsel yorgunluk gibi faktörler unutkanlığa neden olabilir. İsimleri, telefon numaralarını, eşyalarımızın yerini, söz verdiğimiz halde arkadaşımızı aramayı, alışverişe çıkarken alacaklarımızı unuttuğumuzda "bugünlerde çok unutkan oldum" deriz. Bu durum bazen sorulan soruları tekrarlama, yolları, mekanları karıştırma, işte verimliliğin düşmesi, çevreye ve hobilere ilgide azalma ile de kendini gösterebilir. Oysa günlük yaşamı çok etkilemediğini düşündüğümüz unutkanlıklar, ileri yaşlarda görüldüğünde halk arasında "bunama" olarak bilinen "demans" adlı hastalığın habercisi olabilir.
Aşağıdaki soruları cevaplayarak hafızanızın gücünüzü ölçün
Bu testin sonuçları doktor muayenesi ve değerlendirmesi yerine geçmez. Klinik değerlendirme için doktorunuza başvurunuz.
Seçenekler:
a) Asla ya da hemen hemen hiç (Yılda bir kez ve daha az)
b) Zaman zaman (Ayda birkaç kez)
c) Sık sık (Haftada birkaç kez)
d) Çok sık (Her gün)
Sorular
1. Evde sürekli bir şeyler arıyorum.
2. Daha önce geldiğim bir yeri bulamıyorum.
3. Yaptığımı sandığım bir işi gerçekten yapıp yapmadığımı kontrol ediyorum.
4. Dışarı çıkarken yanıma almam gerekenleri unutuyorum.
5. Bir önceki gün yapmam istenen bir işi unutuyorum.
6. Ara sıra görüştüğüm arkadaşlarımı ve akrabalarımı tanımakta güçlük çekiyorum.
7. Okumakta olduğum yazıda anlatılan hikâyenin ne olduğunu karıştırıyorum.
8. İletmem gereken önemli mesajları unutuyorum.
9. Kendimle ilgili önemli detayları, örneğin doğum tarihimi ya da yaşadığım semtin adını unutuyorum.
10. Bana anlatılan bir hikâyenin ayrıntılarını karıştırıyorum.
11. Eşyaların durdukları yeri unutuyorum veya onları tamamen yanlış yerde arıyorum.
12. Daha önceden bildiğim bir otoyolda ya da binada yönümü kaybediyorum.
13. Her zaman yaptığım işleri iki kez yapıyorum. Örneğin çayı iki kez demliyorum ya da saçımı üst üste iki kez yıkıyorum.
14. Az önce söylediğim şeyi unutup bir kez daha söylüyorum ya da aynı soruyu üst üste iki kez soruyorum.
Değerlendirme
a şıkkı çoğunluktaysa (Hafızanız mükemmel)
b şıkkı çoğunluktaysa (Hafızanız kuvvetli ancak onu kuvvetlendirmek için yazılmış kitaplardan ve oyunlardan yararlanabilirsiniz.)
c ve d şıkkı çoğunluktaysa (Hafızanız çok zayıf. Hafızanızdaki boşluklar hayatınızı cehenneme çeviriyor olmalı. Unutkanlığınızın gerçek)
Alıntı
Arziye, Şaziye ve Raziye üç kız kardeştir. Üçü de birbirinden unutkandır. Arziye bir gün evlenir ve kardeşleri evine ilk kez gelir. Arziye not eder; kahve ikram edeceksin, yemek ikram edeceksin, çay, meyve… ikram edeceksin. En sonuna da şunu yazar; her ikramdan sonra üzerini çizeceksin. Kahve ikram eder Arziye kardeşlerine ama üzerini çizmez. Unuttuğu için tekrar tekrar kahve ikram eder. Raziye ve Şaziye de unuttuğundan içerler. Akşam olunca kalkarlar. Şaziye ve Raziye yolda konuşurlar; Arziye bir kahve bile ikram etmedi. Arziye de eşine der ki; Evime geldiler bir kahve bile içmeden gittiler.
Unutkanlığınız bu düzeyde olmadığı taktirde "Hatırlayacağım, hatırlıyorum…" demelisiniz. Bilgisayar beynimizden örnek alınarak yapılmıştır. Bilgisayara bir komut verdiğiniz zaman mutlaka yapar. Bir şeyi hatırlamak istediğinizde "Bu bilgiyi bana getir…" dediğinizde o bilgi size mutlaka gelir. Aksi halde "Unuttum, hatırlayamıyorum…" derseniz o bilgi asla gelmez.
Demans başlangıcı varsa
Yoğun stres, zihinsel yorgunluk gibi faktörler unutkanlığa neden olabilir. İsimleri, telefon numaralarını, eşyalarımızın yerini, söz verdiğimiz halde arkadaşımızı aramayı, alışverişe çıkarken alacaklarımızı unuttuğumuzda "bugünlerde çok unutkan oldum" deriz. Bu durum bazen sorulan soruları tekrarlama, yolları, mekanları karıştırma, işte verimliliğin düşmesi, çevreye ve hobilere ilgide azalma ile de kendini gösterebilir. Oysa günlük yaşamı çok etkilemediğini düşündüğümüz unutkanlıklar, ileri yaşlarda görüldüğünde halk arasında "bunama" olarak bilinen "demans" adlı hastalığın habercisi olabilir.
Aşağıdaki soruları cevaplayarak hafızanızın gücünüzü ölçün
Bu testin sonuçları doktor muayenesi ve değerlendirmesi yerine geçmez. Klinik değerlendirme için doktorunuza başvurunuz.
Seçenekler:
a) Asla ya da hemen hemen hiç (Yılda bir kez ve daha az)
b) Zaman zaman (Ayda birkaç kez)
c) Sık sık (Haftada birkaç kez)
d) Çok sık (Her gün)
Sorular
1. Evde sürekli bir şeyler arıyorum.
2. Daha önce geldiğim bir yeri bulamıyorum.
3. Yaptığımı sandığım bir işi gerçekten yapıp yapmadığımı kontrol ediyorum.
4. Dışarı çıkarken yanıma almam gerekenleri unutuyorum.
5. Bir önceki gün yapmam istenen bir işi unutuyorum.
6. Ara sıra görüştüğüm arkadaşlarımı ve akrabalarımı tanımakta güçlük çekiyorum.
7. Okumakta olduğum yazıda anlatılan hikâyenin ne olduğunu karıştırıyorum.
8. İletmem gereken önemli mesajları unutuyorum.
9. Kendimle ilgili önemli detayları, örneğin doğum tarihimi ya da yaşadığım semtin adını unutuyorum.
10. Bana anlatılan bir hikâyenin ayrıntılarını karıştırıyorum.
11. Eşyaların durdukları yeri unutuyorum veya onları tamamen yanlış yerde arıyorum.
12. Daha önceden bildiğim bir otoyolda ya da binada yönümü kaybediyorum.
13. Her zaman yaptığım işleri iki kez yapıyorum. Örneğin çayı iki kez demliyorum ya da saçımı üst üste iki kez yıkıyorum.
14. Az önce söylediğim şeyi unutup bir kez daha söylüyorum ya da aynı soruyu üst üste iki kez soruyorum.
Değerlendirme
a şıkkı çoğunluktaysa (Hafızanız mükemmel)
b şıkkı çoğunluktaysa (Hafızanız kuvvetli ancak onu kuvvetlendirmek için yazılmış kitaplardan ve oyunlardan yararlanabilirsiniz.)
c ve d şıkkı çoğunluktaysa (Hafızanız çok zayıf. Hafızanızdaki boşluklar hayatınızı cehenneme çeviriyor olmalı. Unutkanlığınızın gerçek)
Alıntı
25 Ağustos 2007
Yatış Şekilleri
Uyku üzerine araştırma ve analizler yapan uzmanlara göre, 6 ortak uyku pozisyonu ile farklı kişiliklerle ilişkili
Yatış pozisyonu uykuya dalma ve sağlıklı uyku üzerinde oldukça etkili..
İşte uyurken yatış pozisyonunuzun anlamları..
Yatış pozisyonu uykuya dalma ve sağlıklı uyku üzerinde oldukça etkili..
İşte uyurken yatış pozisyonunuzun anlamları..
Fetus / cenin yatışı..Cenin şeklinde yani anne karnındaymış gibi kıvrılarak yatmak, dışa dönük ancak duygusal, hassas bir kalbe sahip olduğunuzu gösteriyor. Bu tür kişiler birisiyle ilk buluşmalarında utangaç olabilir ancak kısa sürede rahatlarlar. Araştırmalarda 1000 kişiden % 41'i bu şekilde uyuduğu belirlenmiş. Kadınların erkeklerden 2 kat daha fazla bu poziyonda uyuduğu da tespit edilen diğer bir bulgu..
Kollar yanda dik yatış..Çoğu kişi kollarını her iki tarafa sarkıtıp dik şekilde uyuyamaz. Bu şekilde uyuyunlar rahat, kalabalığa alışkın, yabancılara güvenen, sosyal insanlardır.. Buna rağmen, bazen kolay aldanabilirler..
Yaşlı duruşunda yatış..Her iki kolunu kıvırarak ellerini yastığın yanına veya omuz hizasına koyan kişiler doğal insanlardır. Şüpheci, kuşkucu, iyiliğe şüpheyle bakan özellikler taşıyabilirler. Düşünceleri zor veya yavaş değişir. Bir karar aldıklarında, bunu değiştirmekten hiç çok hoşlanmazlar.
Asker yatışı..Kollar vücudun yanlarında rahat bırakılmış yüz yukarı şekilde, sadece baş sağa sola dönecek şekilde yatanlar, sakin, sessiz, vakur, ağzı sıkı kişilerdir. Gereksiz yere konuşanlardan, ortalığı velveleye veren insanlardan hoşlanmazlar. Kendilerini diğer kişilerden yüksek olarak konumlandırırlar.
Yüzü koyun (serbest düşüş) yatış..Yüzü koyun yani bacaklarınız aralık ve düz, kollar baş hizasında yastığın üzerinde olacak şekilde, başını sağa-sola çevirerek yatanlar, topluluk, sürü halinde yaşamayı sever. Başkalarından çok kendilerini önemserler.. Bunun yanında sinirli, huzursuz ve içli, kolay incinen kişilerdir. Eleştirilmeyi veya uç durumları sevmezler.
Deniz yıldızı yatışı..Yüz yukarı, kollar başın her iki yanına yastığa konulmuş açık, bacakları sağa ve sola açık biçimde yatanlar iyi arkadaş olurlar. Bu tür kişiler her zaman başkalarını dinlemeye hazırdır ve yardım istediğinizde yardımcı olurlar. Genellikle ilgi odağı olmaktan hoşlanmazlar.
Hangi pozisyon sağlıklı?Sağlık açısından yüzü koyun yatmak sindirimi durdurur, deniz yıldızı ve asker pozisyonlarında horlama ile sıkça karşılaşılır, kötü uyunmasına neden olur. Midenin baskılanmadığı, kolay nefes alınan düz bir yatış gece boyunca sağlıklıdır. Rahat uyku sağlar, horlamayı azaltır. Uyuyan kişiler nasıl yattığının farkında olmadığı için, bu şekilde yattıklarında bile çok iyi yku uyumaları her zaman mümkün olmayabilir. Bu tür araştırmalarda ayrıca, çoğu insanın uyku pozisyonunu değiştirmekten hoşlanmadığını da ortaya koyuyor. Buna göre insanların sadece % 5'i her gece farklı bir pozisyonda uyuduğunu belirtiyor...
15 Ağustos 2007
Bilgisayar hastalıkları ve önlemenin yolları
Bilgisayar kullanıcıları, belli bir zamandan sonra en sık bel, boyun, baş ağrısı, ellere kramp girme ve gözlerde yaşarma gibi sorunlarla karşılaşabiliyor.
TRABZON - Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Fizik Tedavi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Güler, bilgisayar kullanıcılarını uzun bir zaman sonra bekleyen tehlikeler bulunduğunu belirterek, zaman içinde bilgisayarın sağlık düşmanı olabileceğini söyledi.
Çok gelişmiş bir araç olmasına karşın bilgisayarın pek çok zaman sağlığa zararlı olduğuna dikkati çeken Güler, şöyle devam etti:
“Bilgisayara veriler klavye ve fare kullanılarak girilir. Çalışma sonuçlarını görmek için sürekli olarak monitöre bakmak gerekir. Üstelik bunları yaparken saatlerce bilgisayar karşısında hareketsiz oturmanız gerekebilir. Böyle olunca bilgisayar kullanırken sağlığınızı korumak için bazı konulara dikkat etmelisiniz. Bazı bilgisayar kullanıcıları yemeği bile unutabilirler. Dünyanın en güzel bilgisayarı sizin olabilir ama doğru şeyleri yapmazsanız en sıradan ve can sıkıcı hastalıklara sahip olabilirsiniz.”
BİLGİSAYAR KARŞISINDA DOĞRU OTURMA BİÇİMİ
Prof. Dr. Güler, bilgisayar kullanırken ilk olarak oturulan koltuğun doğru seçilmesi gerektiğini vurgulayarak, şunları söyledi:
“Yüksekliği ayarlı, sırt için desteği olan yumuşak minderli ve dayanıklı bir koltuk almalısınız. Sert ve ayarlı olmayan bir koltukta uzun süre oturmak şiddetli bel ve boyun ağrılarına neden olabilir. Koltuk seçiminden sonra eğer yoksa bir bilgisayar masası almalısınız. Normal çalışma masaları çoğu zaman bilgisayarlar için kullanışlı değildir. Örneğin bilgisayar monitörünün gözünüzden biraz aşağıda ve tam karşınızda bulunması gereklidir. Ayrıca klavyenin, dik oturduğunuz zaman kollarınız dirsekten 90 derece kıvrıkken ellerinizle aynı hizada ve tam karşınızda olması gereklidir.”
Bilgisayar kullanırken gereken fare, telefon, printer ve diğer araçların da masa üzerinde kolayca ulaşabilecek yerlerde olması gerektiğini dile getiren Güler, “Bilgisayar kullanırken sık olarak yazı okumanız gerekirse yazıları bir askı ile tam önünüze koyup monitörü biraz yana almalısınız. Monitörünüzün pencereden veya diğer ışık kaynaklarından uzak olması gereklidir. Ayrıca monitörünüzün rezolüsyonunu yazıların kolayca okunacağı bir ayara ve yenileme hızını titreşme olmayacak bir hıza ayarlanması gereklidir” dedi.
BİLEK, DİZ VE DİRSEK KİREÇLENMESİ
Prof. Dr. Güler, parmak, el bileği ve dirseğin bilgisayar kullanırken yaptığı küçük ve tekrarlayıcı hareketlerin özellikle el bileği hizasında bozukluklara neden olabileceğini kaydederek, “Bu hastalık da el bileği içinden geçen sinir ve tendon denilen kasların kemiğe yapıştığı dokular zedelenip sıkışır. Bu durumda elde uyuşukluk ve ağrı, başparmak hareketlerinde ve el sıkma gücünde azalma ortaya çıkar, el becerisi bozulur. Bu rahatsızlığın tedavisi için bir ortopedi uzmanına danışmalısınız” diye konuştu.
GÖZ BOZUKLUKLARI
Uzun süre bilgisayar karşısında çalışmanın gözlerde de bazı rahatsızlıklara neden olabildiğine işaret eden Prof. Dr. Güler, şunları kaydetti:
“Böyle durumlarda en sıklıkla göz çevresi ve başta ağrı, gözlerde yorgunluk hissi, yanma, batma ve kızarıklık görülebilir. Yakınmalar daha çok günde 4-6 saatten fazla bilgisayar karşısında çalışan, özellikle gözlerinde miyop veya astigmatizm kusurları olan kişilerde sık görülür. Bilgisayarla çalışmanın gözlerde kalıcı bir etkiye neden olmadığı bilinmektedir. Fakat gündelik yaşamda pek sorun oluşturmayan astigmatizm gibi kusurlar bilgisayar karşısında rahatsızlıklara neden olabilir. Yanma, batma, kızarıklık, sulanma gibi yakınmalar monitöre bakarak çalışan kişilerde göz kırpma sayısındaki belirgin azalmaya bağlı olabilir.”
Ekranın gözlerden 50-70 santimetre uzakta ve göz hizasından biraz aşağıda bulunmasının yorgunluk yakınmalarının azalmasını sağlayabileceğini ifade eden Güler, “Gözle ilgili yakınmaların azaltılabilmesi için öncelikle iyi bir göz muayenesi yapılmalıdır. Ayrıca çalışma sırasında sık ara vermek ve aralarda örneğin pencereden uzak nesnelere bakmak göz sağlığı açısından önemlidir” dedi.
BEL, BAŞ VE BOYUN AĞRILARI
Tıp Fakültesi Fizik Tedavi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Güler, bel, baş ve boyun ağrıları, omuz ve boyun tutulması, boyun ve belde disk zorlanmaları, sırt bölgesinde şekil bozuklukları, eğilmeler, osteoporoz gibi bölgelerde ağrıların oldukça sık görülen rahatsızlıklar olduğunu belirterek, şunları söyledi:
“Hatta iş güç kaybına ve sağlık hizmeti alma açısından şirketlere ve devletlere oldukça büyük yük getirmektedir. Bunların bilgisayar kullanımı ile ilgili olarak sıklıkla uzun süre hareketsiz kalma, stres, uygun olmayan duruş biçimi gibi nedenlerle ortaya çıkarlar. Kas, kemik, sinir ve damarların aşırı gerilme ve uygun olmayan duruş biçimlerine bağlı olarak şekil bozuklukları bu tip hastalıkları yaratabilir. Bu rahatsızlıklar olduğu zaman ihmal etmeden öncelikle bir ortopedi uzmanına muayene olmalısınız.”
BİLGİSAYAR KULLANIRKEN YAPMANIZ GEREKENLER
Prof. Dr. Güler, bilgisayar kullanılırken, bazı hareketlere dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Bilgisayar karşısında dik olarak oturun. Yazı yazarken klavyedeki tuşlara fazla güçlü olmayan bir biçimde dokunun. Fareyi yumuşak bir biçimde tutun. Kollarınızı ve parmaklarınızı yazma işlemi yapmadığınız zaman dinlendirin. Uzun süreler çalışmayın ve sık sık aralar verin. Çalışma sürenizi planlayın. Her gün belli sürelerle çalışın ve ara verin” diye konuştu.
Uzun süre aynı pozisyonda oturulmaması gerektiğini dile getiren Güler, şunları söyledi:
“Oturduğunuz sandalyenin arkası belinizi destekleyecek şekilde olmalı, bilgisayarınız göz hizasında olmalı, bileğinizi olabildiğince düz bir şekilde tutun. Ayağa kalkın ve sağ elinizle sol omzunuzu sol elinizle sağ omuzunuzu kavrayın. Başınızı kolunuzun aksi yönünde çevirebildiğiniz kadar hareket ettirin. Başlangıçta kendinizi zorlamayın. Gün geçtikçe ve boyun kaslarınız güçlendikçe zaten hareket mesafesi artacaktır. Boynunuzu beşer kez sağa sola öne ve arkaya doğru hareket ettirin. Her iki omuz, dirsek ve el bileği eklemlerini ve parmakları 2-3 saat arayla hareket ettiriniz, açıp kapatın. Oturduğunuz yerden kalkarak ayakta durunuz ve dizlerinizi kırmadan parmaklarınız yere değecek şekilde öne eğilin. Ayrıca sağa sola ve arkaya belden eğilmeye çalışın. Oturduğunuz yerde derin nefes alıp verin. Bu hem gerginliğinizi azaltır, hem de kaslarınızı gevşetir.”
kaynak
TRABZON - Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Fizik Tedavi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Güler, bilgisayar kullanıcılarını uzun bir zaman sonra bekleyen tehlikeler bulunduğunu belirterek, zaman içinde bilgisayarın sağlık düşmanı olabileceğini söyledi.
Çok gelişmiş bir araç olmasına karşın bilgisayarın pek çok zaman sağlığa zararlı olduğuna dikkati çeken Güler, şöyle devam etti:
“Bilgisayara veriler klavye ve fare kullanılarak girilir. Çalışma sonuçlarını görmek için sürekli olarak monitöre bakmak gerekir. Üstelik bunları yaparken saatlerce bilgisayar karşısında hareketsiz oturmanız gerekebilir. Böyle olunca bilgisayar kullanırken sağlığınızı korumak için bazı konulara dikkat etmelisiniz. Bazı bilgisayar kullanıcıları yemeği bile unutabilirler. Dünyanın en güzel bilgisayarı sizin olabilir ama doğru şeyleri yapmazsanız en sıradan ve can sıkıcı hastalıklara sahip olabilirsiniz.”
BİLGİSAYAR KARŞISINDA DOĞRU OTURMA BİÇİMİ
Prof. Dr. Güler, bilgisayar kullanırken ilk olarak oturulan koltuğun doğru seçilmesi gerektiğini vurgulayarak, şunları söyledi:
“Yüksekliği ayarlı, sırt için desteği olan yumuşak minderli ve dayanıklı bir koltuk almalısınız. Sert ve ayarlı olmayan bir koltukta uzun süre oturmak şiddetli bel ve boyun ağrılarına neden olabilir. Koltuk seçiminden sonra eğer yoksa bir bilgisayar masası almalısınız. Normal çalışma masaları çoğu zaman bilgisayarlar için kullanışlı değildir. Örneğin bilgisayar monitörünün gözünüzden biraz aşağıda ve tam karşınızda bulunması gereklidir. Ayrıca klavyenin, dik oturduğunuz zaman kollarınız dirsekten 90 derece kıvrıkken ellerinizle aynı hizada ve tam karşınızda olması gereklidir.”
Bilgisayar kullanırken gereken fare, telefon, printer ve diğer araçların da masa üzerinde kolayca ulaşabilecek yerlerde olması gerektiğini dile getiren Güler, “Bilgisayar kullanırken sık olarak yazı okumanız gerekirse yazıları bir askı ile tam önünüze koyup monitörü biraz yana almalısınız. Monitörünüzün pencereden veya diğer ışık kaynaklarından uzak olması gereklidir. Ayrıca monitörünüzün rezolüsyonunu yazıların kolayca okunacağı bir ayara ve yenileme hızını titreşme olmayacak bir hıza ayarlanması gereklidir” dedi.
BİLEK, DİZ VE DİRSEK KİREÇLENMESİ
Prof. Dr. Güler, parmak, el bileği ve dirseğin bilgisayar kullanırken yaptığı küçük ve tekrarlayıcı hareketlerin özellikle el bileği hizasında bozukluklara neden olabileceğini kaydederek, “Bu hastalık da el bileği içinden geçen sinir ve tendon denilen kasların kemiğe yapıştığı dokular zedelenip sıkışır. Bu durumda elde uyuşukluk ve ağrı, başparmak hareketlerinde ve el sıkma gücünde azalma ortaya çıkar, el becerisi bozulur. Bu rahatsızlığın tedavisi için bir ortopedi uzmanına danışmalısınız” diye konuştu.
GÖZ BOZUKLUKLARI
Uzun süre bilgisayar karşısında çalışmanın gözlerde de bazı rahatsızlıklara neden olabildiğine işaret eden Prof. Dr. Güler, şunları kaydetti:
“Böyle durumlarda en sıklıkla göz çevresi ve başta ağrı, gözlerde yorgunluk hissi, yanma, batma ve kızarıklık görülebilir. Yakınmalar daha çok günde 4-6 saatten fazla bilgisayar karşısında çalışan, özellikle gözlerinde miyop veya astigmatizm kusurları olan kişilerde sık görülür. Bilgisayarla çalışmanın gözlerde kalıcı bir etkiye neden olmadığı bilinmektedir. Fakat gündelik yaşamda pek sorun oluşturmayan astigmatizm gibi kusurlar bilgisayar karşısında rahatsızlıklara neden olabilir. Yanma, batma, kızarıklık, sulanma gibi yakınmalar monitöre bakarak çalışan kişilerde göz kırpma sayısındaki belirgin azalmaya bağlı olabilir.”
Ekranın gözlerden 50-70 santimetre uzakta ve göz hizasından biraz aşağıda bulunmasının yorgunluk yakınmalarının azalmasını sağlayabileceğini ifade eden Güler, “Gözle ilgili yakınmaların azaltılabilmesi için öncelikle iyi bir göz muayenesi yapılmalıdır. Ayrıca çalışma sırasında sık ara vermek ve aralarda örneğin pencereden uzak nesnelere bakmak göz sağlığı açısından önemlidir” dedi.
BEL, BAŞ VE BOYUN AĞRILARI
Tıp Fakültesi Fizik Tedavi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Güler, bel, baş ve boyun ağrıları, omuz ve boyun tutulması, boyun ve belde disk zorlanmaları, sırt bölgesinde şekil bozuklukları, eğilmeler, osteoporoz gibi bölgelerde ağrıların oldukça sık görülen rahatsızlıklar olduğunu belirterek, şunları söyledi:
“Hatta iş güç kaybına ve sağlık hizmeti alma açısından şirketlere ve devletlere oldukça büyük yük getirmektedir. Bunların bilgisayar kullanımı ile ilgili olarak sıklıkla uzun süre hareketsiz kalma, stres, uygun olmayan duruş biçimi gibi nedenlerle ortaya çıkarlar. Kas, kemik, sinir ve damarların aşırı gerilme ve uygun olmayan duruş biçimlerine bağlı olarak şekil bozuklukları bu tip hastalıkları yaratabilir. Bu rahatsızlıklar olduğu zaman ihmal etmeden öncelikle bir ortopedi uzmanına muayene olmalısınız.”
BİLGİSAYAR KULLANIRKEN YAPMANIZ GEREKENLER
Prof. Dr. Güler, bilgisayar kullanılırken, bazı hareketlere dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Bilgisayar karşısında dik olarak oturun. Yazı yazarken klavyedeki tuşlara fazla güçlü olmayan bir biçimde dokunun. Fareyi yumuşak bir biçimde tutun. Kollarınızı ve parmaklarınızı yazma işlemi yapmadığınız zaman dinlendirin. Uzun süreler çalışmayın ve sık sık aralar verin. Çalışma sürenizi planlayın. Her gün belli sürelerle çalışın ve ara verin” diye konuştu.
Uzun süre aynı pozisyonda oturulmaması gerektiğini dile getiren Güler, şunları söyledi:
“Oturduğunuz sandalyenin arkası belinizi destekleyecek şekilde olmalı, bilgisayarınız göz hizasında olmalı, bileğinizi olabildiğince düz bir şekilde tutun. Ayağa kalkın ve sağ elinizle sol omzunuzu sol elinizle sağ omuzunuzu kavrayın. Başınızı kolunuzun aksi yönünde çevirebildiğiniz kadar hareket ettirin. Başlangıçta kendinizi zorlamayın. Gün geçtikçe ve boyun kaslarınız güçlendikçe zaten hareket mesafesi artacaktır. Boynunuzu beşer kez sağa sola öne ve arkaya doğru hareket ettirin. Her iki omuz, dirsek ve el bileği eklemlerini ve parmakları 2-3 saat arayla hareket ettiriniz, açıp kapatın. Oturduğunuz yerden kalkarak ayakta durunuz ve dizlerinizi kırmadan parmaklarınız yere değecek şekilde öne eğilin. Ayrıca sağa sola ve arkaya belden eğilmeye çalışın. Oturduğunuz yerde derin nefes alıp verin. Bu hem gerginliğinizi azaltır, hem de kaslarınızı gevşetir.”
kaynak
14 Ağustos 2007
8 milyon yıllık mikropları dirilttiler
Araştırmacılar, Antarktika’nın döküntülerle kaplı buzullarından aldıkları ve 100 bin ila 8 milyon yıllık 5 buz örneğini laboratuvar ortamında ısıtıp, beslediler ve mikropların yeniden faal hale gelmesini sağladılar
BOSTON - Bilim insanları, Güney Kutbu’nda buz tabakaları arasında sıkışıp kalmış 8 milyon yıllık mikropları laboratuvar ortamında dirilttiler.
ABD’nin New Jersey Rutgers ile Boston üniversiteleri tarafından ortaklaşa yürütülen araştırmada, bilim insanları, Antarktika’nın Beacon ve Mullins vadilerindeki buzulun yüzeyinden 3 ila 5 metre aşağıdan aldıkları buz örneklerindeki bakterileri canlandırırken, 100 bin yıllık buzdan alınan kültürlerin, her yedi günde boyutlarını iki katına çıkardıklarını, buna karşılık 8 milyon yıllık buzdan alınanlarınsa daha yavaş, 30 ila 70 günde bu boyuta ulaştıklarını belirlediler.
Daha genç mikroorganizmaların yaşlı olanlardan daha hızlı büyüdüklerini tespit eden bilim insanları, araştırmalarının bulgularını Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi’nin dergisinde yayınladılar.
Buzda donmuş eski virüs ve mikropların iklim değişikliğinin buzulları eritmesiyle okyanuslara genetik materyal olarak karışabileceğini ortaya koyan araştırmayı yürüten uzmanlar, ancak böyle bir sürecin milyarlarca yıl alacak bir süreç olacağını ve insan yaşamını olumsuz etkilemeyeceğini düşündüklerini belirtiyorlar.
Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi NASA’nın Cumartesi fırlattığı Phoenix uzay aracı da, 9 aylık yolculuğundan sonra, Dünya’daki araştırmaya benzer şekilde, Mars’ın kuzey kutup bölgesindeki donmuş toprak ve buz katmanları arasından numune toplayacak ve yüzeyi analiz edecek.
kaynak
BOSTON - Bilim insanları, Güney Kutbu’nda buz tabakaları arasında sıkışıp kalmış 8 milyon yıllık mikropları laboratuvar ortamında dirilttiler.
ABD’nin New Jersey Rutgers ile Boston üniversiteleri tarafından ortaklaşa yürütülen araştırmada, bilim insanları, Antarktika’nın Beacon ve Mullins vadilerindeki buzulun yüzeyinden 3 ila 5 metre aşağıdan aldıkları buz örneklerindeki bakterileri canlandırırken, 100 bin yıllık buzdan alınan kültürlerin, her yedi günde boyutlarını iki katına çıkardıklarını, buna karşılık 8 milyon yıllık buzdan alınanlarınsa daha yavaş, 30 ila 70 günde bu boyuta ulaştıklarını belirlediler.
Daha genç mikroorganizmaların yaşlı olanlardan daha hızlı büyüdüklerini tespit eden bilim insanları, araştırmalarının bulgularını Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi’nin dergisinde yayınladılar.
Buzda donmuş eski virüs ve mikropların iklim değişikliğinin buzulları eritmesiyle okyanuslara genetik materyal olarak karışabileceğini ortaya koyan araştırmayı yürüten uzmanlar, ancak böyle bir sürecin milyarlarca yıl alacak bir süreç olacağını ve insan yaşamını olumsuz etkilemeyeceğini düşündüklerini belirtiyorlar.
Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi NASA’nın Cumartesi fırlattığı Phoenix uzay aracı da, 9 aylık yolculuğundan sonra, Dünya’daki araştırmaya benzer şekilde, Mars’ın kuzey kutup bölgesindeki donmuş toprak ve buz katmanları arasından numune toplayacak ve yüzeyi analiz edecek.
kaynak
13 Ağustos 2007
6 yeni tür bulundu
Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin, şiddet nedeniyle onlarca yıldır girilemeyen doğu kesiminde, aralarında bir yarasa ve iki kurbağa olmak üzere 6 yeni canlı türü bulundu
NEW YORK - Merkezi New York’ta bulunan Doğal Hayatı Koruma Derneği, Ocak ve Mart ayları arasında, Tanganyika gölünün batısındaki ormanda araştırma yapan uzmanların, 6 yeni tür keşfettiklerini açıkladı
Derneğin açıklamasında, 1000 kilometrekarelik bozulmamış bir alanda, deniz seviyesinden 2725 metre yükseklikte yapılan araştırma sonucunda yarasa ve kurbağalarla birlikte bir kemirgen, iki fare ve iki kurbağa türünün ortaya çıkarıldığı belirtildi.
Açıklamada, bölgenin biyolojik açıdan çok zengin olduğu, çok sayıda şempanze, bufalo, fil, leopar ve maymun barındırdığı kaydedildi.NEW YORK - Merkezi New York’ta bulunan Doğal Hayatı Koruma Derneği, Ocak ve Mart ayları arasında, Tanganyika gölünün batısındaki ormanda araştırma yapan uzmanların, 6 yeni tür keşfettiklerini açıkladı
Derneğin açıklamasında, 1000 kilometrekarelik bozulmamış bir alanda, deniz seviyesinden 2725 metre yükseklikte yapılan araştırma sonucunda yarasa ve kurbağalarla birlikte bir kemirgen, iki fare ve iki kurbağa türünün ortaya çıkarıldığı belirtildi.
Araştırmacı Andrew Plumptre, çok kısa süre içinde 6 yeni tür bulduklarını, daha fazla zamana sahip olmaları halinde bu sayının artabileceğini söyledi.
kaynak
11 Ağustos 2007
Kelebekler nereye uçtuklarını biliyor
Bilimsel araştırmalar, kelebeklerin nereye uçtuklarını bildiklerini ortaya koydu.
Proceedings of the Royal Society adlı bilim dergisi, İngiliz araştırmacıların minyatür radarlarla izlediği kelebeklerin, kendilerine bir yaşam alanı belirlemelerinin ardından, besin kaynaklarına doğru uçup karınlarını doyurduktan sonra yeniden belirledikleri yere uçabildiklerini ortaya çıkardığını yazdı.
Rothamsted Resaerch araştırma merkezinden Lizzie Cant, kelebekleri, sırtlarına 12 miligram ağırlığında bir verici yerleştirerek izlediklerini, bu ağırlığın kelebeklere ekstra yük getirmediğini ve uçuşlarını etkilemediğini belirtti.
Araştırmanın, bu yeni gözlem yöntemi sayesinde, kelebeklerin belli bir çevrede varlıklarını nasıl sürdürebildiklerinin izlenebileceğini de ortaya koyduğu ifade edildi.
Proceedings of the Royal Society adlı bilim dergisi, İngiliz araştırmacıların minyatür radarlarla izlediği kelebeklerin, kendilerine bir yaşam alanı belirlemelerinin ardından, besin kaynaklarına doğru uçup karınlarını doyurduktan sonra yeniden belirledikleri yere uçabildiklerini ortaya çıkardığını yazdı.
Rothamsted Resaerch araştırma merkezinden Lizzie Cant, kelebekleri, sırtlarına 12 miligram ağırlığında bir verici yerleştirerek izlediklerini, bu ağırlığın kelebeklere ekstra yük getirmediğini ve uçuşlarını etkilemediğini belirtti.
Araştırmanın, bu yeni gözlem yöntemi sayesinde, kelebeklerin belli bir çevrede varlıklarını nasıl sürdürebildiklerinin izlenebileceğini de ortaya koyduğu ifade edildi.
Kadın beyninde daha fazla hücre var
Düşünsel faaliyetler açısından beynin en önemli bölümünü oluşturan gri bölgenin kadınlarda, erkeklere göre daha fazla hücre içerdiği belirlendi.
Beynin yüzeyinde yer alan gri bölge karar verme, kişilik, planlama ve hafıza faaliyetlerinin gerçekleştiği yer olarak biliniyor.
Amerika Birleşik Devletleri‘ndeki Mc Master Universitesi bilimadamlarının bulgularına göre, kadınların beyninin ön lobunda hücre yoğunluğu, erkeklere oranla yüzde 15 daha fazla.
Araştırma ekibinden Prof Sandtra Witelson bu verilerin, kadın beyninin ön lobunda iletişimin diğer bölgelerden çok daha fazla olduğunu gösterdiğini söylerken, bu fazlalığın daha başka ne anlamlara geldiğinin henüz araştırılmakta olduğunu belirtiyorlar.
Beynin yüzeyinde yer alan gri bölge karar verme, kişilik, planlama ve hafıza faaliyetlerinin gerçekleştiği yer olarak biliniyor.
Amerika Birleşik Devletleri‘ndeki Mc Master Universitesi bilimadamlarının bulgularına göre, kadınların beyninin ön lobunda hücre yoğunluğu, erkeklere oranla yüzde 15 daha fazla.
Araştırma ekibinden Prof Sandtra Witelson bu verilerin, kadın beyninin ön lobunda iletişimin diğer bölgelerden çok daha fazla olduğunu gösterdiğini söylerken, bu fazlalığın daha başka ne anlamlara geldiğinin henüz araştırılmakta olduğunu belirtiyorlar.
06 Ağustos 2007
Grip Nedir?
Grip, burun, bronşlar ve akciğerden oluşan solunum sisteminde meydana gelen, Influenza A, Influenza B ve Influenza C virüslerinin neden olduğu yüksek derecede bulaşıcı viral bir enfeksiyondur. 1-2 hafta içinde hastalar genellikle iyileşirler ancak etkileri haftalarca devam edebilir. Bazı hastalardaysa hayatı tehdit edici komplikasyonlar (zatürre gibi) gelişebilir.
Sonbahar ve Kış aylarında görülür. En fazla görüldüğü yaptığı aylar Ekim - Mart aylarıdır. Grip son derece ciddi bir hastalık olup, en fazla görüldüğü kış mevsiminin en şiddetli hastalıklarından biridir. İşgücü kaybı açısından bakıldığında en yüksek maliyete yol açan hastalıkların başında yer almaktadır
Sonbahar ve Kış aylarında görülür. En fazla görüldüğü yaptığı aylar Ekim - Mart aylarıdır. Grip son derece ciddi bir hastalık olup, en fazla görüldüğü kış mevsiminin en şiddetli hastalıklarından biridir. İşgücü kaybı açısından bakıldığında en yüksek maliyete yol açan hastalıkların başında yer almaktadır
Soğukalgınlığı Nedir?
Soğuk algınlığı sonucu oluşan enfeksiyonlarda etken %90 virüslerdir. Soğuk algınlığına neden olan 200 kadar değişik virüs tanımlanmıştır.
En sık görülen virüsler,
Rhinovirus %15-40
Coronavirüsler %10-20
Parainfluenza Virüsü %5-10
Respiratuar Sinsisyal Virüs %6
Soğukalgınlığı kişiden kişiye bulaşır. Başlangıçda bu bulaşmanın "damlacık enfeksiyonu" ile yani aksırma, öksürme ile etrafa saçılan damlacıkların içindeki virüslerin havada kalması ile olduğu sanılmaktaydı. Ancak şimdi mevcut kanıtlar bulaşmanın virusu almış hastanın elinden hassas insanlara geçmesi ve hassas bireylerin de nazal (ağız-burun) mukozalarına sürmeleri ile olduğu yönündedir. Bu nedenle soğuk algınlığının bulaşmasını engellemenin yolu ellerin sık yıkanmasıdır.
Yapılan araştırmalar havanın soğukluğunun soğuk algınlığı hastalığının başlaması ve seyretmesi ile ilişkili olmadığını göstermiştir. Üstelik bu araştırmalara göre psikolojik stres, üst solunum yollarını etkilleyen alerjiler ve adet dönemlerinin hastalığa yakalanma riskini artırdıkları saptanmıştır.
Soğuk algınlığına bir çok virüs sebep olabileceği için de vücut hiçbir zaman bu virüslerin tümüne direnç geliştiremez. Bu sebeple her sene tekrar tekrar soğuk algınlığı geçirilebilir.
Soğuk algınlığında,
Soğuk algınlığı tanısını koyup var olan belirtileri belirlenmelidir.
Belirtilere göre tedavi yapılmalıdır.
Belirtiler nelerdir ?
Ateş
Baş ağrısı
Eklem ve kas ağrısı
Yorgunluk hissi,
Akan ya da dolu burun
Hapşırma
Boğaz ağrısı
Göğüs doluluğu
Ne Yapmalı ?
Aşağıdaki durumlardan herhangi birinin görülmesi halinde ve belirtilerin geçmemesi durumunda mutlaka doktora başvurmak gerekmektedir.
39 C'yi geçen ateş
Sürekli yada çok kıvamlı balgam üreten öksürük
Nefes alırken ağrı
Devamlı kulak ağrısı
Şişmiş lenf bezleri
Yutkunurken zorlanma
---
alıntıdır
01 Ağustos 2007
FAKTOR V Leiden Mutasyonu
Faktör V kan koagülasyon sistemindeki en önemli proteinlerden biridir. Faktör V aktive edilmis protein C (APC) 'nin kofaktörü olarak fonksiyon yapar. APC ile birlikte Faktör Vllla'yi inaktive eder ve ayrıca Faktör V' in kendi aktive formu protrombinin proteolitik aktivasyonunda kofaktör olarak rol oynar ve protrombin trombine dönüstürülür. Aktive edilmis protein C rezistansına (APCR) yol açan FV Leiden mutasyonu trombofilinin en sik görülen genetik nedenidir. Venöz thromboz vakalarının %95'ine yakınında görülür ve trombofili kanser hastalarinda ciddi komplikasyonlara neden olur.
Faktör V kan koagülasyon sistemindeki en önemli proteinlerden biridir. Faktör V aktive edilmis protein C (APC) 'nin kofaktörü olarak fonksiyon yapar. APC ile birlikte Faktör Vllla'yi inaktive eder ve ayrıca Faktör V' in kendi aktive formu protrombinin proteolitik aktivasyonunda kofaktör olarak rol oynar ve protrombin trombine dönüstürülür. Aktive edilmis protein C rezistansına (APCR) yol açan FV Leiden mutasyonu trombofilinin en sik görülen genetik nedenidir. Venöz thromboz vakalarının %95'ine yakınında görülür ve trombofili kanser hastalarinda ciddi komplikasyonlara neden olur.
Aktive edilmis protein C, FVa ve FVllla'yı inaktive ederek kanın pıhtılasmasını düzenleyen bir serin proteaz enzimidir. APC, FVa proteinini 679, 506 ve 306'daki arginin bölgelerinden keserek inaktive eder. FVa ilk önce 506'dan daha sonra 306'dan kesilerek inaktive olur. Fakat FV Leiden mutasyonu 1691. nükleotid G' nin A' ya dönüşmesine sebep olur. Bu da 506 Argininin Glysin olmasıyla sonuçlanır. Böylece 506'daki kesim engellenmis olur. Mutant FV yine 306'dan kesilmesiyle inaktive olabilir fakat bu durum yaklasik 10 kat daha yavastır. Böylece Faktör V molekülü proteolitik inaktivasyona resistant olur. Bu durum thrombin generasyonunda yükselmeye ve hiperkoagülasyon durumuna sebebiyet verir, FV progeagulant olmaya devam eder. FV Leiden heterozigot bireyler de thrombosis riski 5-10 kat homozigot bireylerde ise risk 50-100 kat artar. Aktive edilmis Protein C rezistansının normal bireylerdeki insidansı %3-5 iken thrombosis öyküsü olan hastalarda %50 civarindadir.
Faktör V Leiden mutasyonu otozomal dominant olarak kuşaktan kuşağa iletilir ve bu patolojinin frekansı toplumlar arasında değişiklik gösterir. Türk toplumunda taşıyıcılık orani yaklasik %9 dur. Bu nedenle trombofili için yüksek risk grubunu oluşturan bireylerin taranmasi oldukca önemlidir. Böyle bir mutasyon için heterozigot bireylerde cerrahi girisim sonrasında, kadınlarda oral kontraseptif kullanımı sırasında ve postpartum döneminde DVT görülme riski arttığı saptanmıştır. Faktör V leiden mutasyonunu taramak için yapilan bir kaç test vardir. Bunlar plasma APC rezistansını ölçmeye dayanır. Bu testlerde plazma pıhtılasma zamanı [prothrombin time (PT), aktive edilmiş parçalı thromboplastin süresi(APTT), Xa-pıhtılasma zamani gibi] APC nin varlığında ve yokluğunda ölçülür. Fakat bu testlerin sensitivitesi ve spesifitesi büyük ölçüde değişiklik gösterir.
Test sonuçlari kullanılan kimyasallar ve ilaçlarla büyük sapmalar gösterir. Mesela oral kontraseptif kullanımı, lupus anticoagulantların varlığı veya kan pulcuklari test sonuçlarını etkiler. Bu durum özellikle Faktor V tasıyıcılarını tespit etmede hatalı sonuçlara neden olabilir. Bazı testler her hastaya uygulanamayabilir. Mesela oral anticoagulant terapi uygulanan kişilere belli testler uygulanamaz. Çünkü bu terapi plazmadaki faktör II ve X konsantrasyonlarını düşürür ve bu da plazmanın APC'ye olan sensitivitesini arttırırarak yanlış sonuçlara sebebiyet verir.
Test sonuçlari (+) pozitif olan insanlar icin mutlaka DNA analiz testi uygulanmalıdır, çünkü normal değerler ve tasıyıcıların değerleri aynı bulunabilir ve bu yüzden yanlış teşhis konulabilir. Bu da cok büyük hatalara sebebiyet verebilir. DNA analiz tekniği ile Faktor V genindeki G1691A mutasyonu direk olarak incelenir ve kesin sonuç verilir. Klasik plazma testleri eğer (+) pozitif ise sonuç mutlaka DNA testi ile doğrulanmalıdır.
Tablo I. Venous thrombosis riskini yükselten faktörler
I. Çevresel faktörler:
a)Cerrahi müdaheleler (ortopedi, gögüs ve karin, genitoüriner sistem ameliyatlari)
b) kanser (pankeas,akciger, over, testis, üriner sistem, göğüs ve mide kanserleri)
c) Travmalar (omurga, pelvis, femur ve tibia travmaları)
d) İmmobilizasyon
e) Atherosclerotik vasküler hastalıklar
f) Gebelik
g) Östrojen kullanimi
h) Şişmanlık
i) Behçet hastalığı, sistemik lupus eritamatozis, marfan hastalığı, homocysteinuria
j) Derin ven trombozu öyküsü olanlar
II.Genetik Faktörler
a) Antithrombin III eksikliği
b) Protein C eksikliği
c) Protein S eksikliği
d) APCR
Faktör V kan koagülasyon sistemindeki en önemli proteinlerden biridir. Faktör V aktive edilmis protein C (APC) 'nin kofaktörü olarak fonksiyon yapar. APC ile birlikte Faktör Vllla'yi inaktive eder ve ayrıca Faktör V' in kendi aktive formu protrombinin proteolitik aktivasyonunda kofaktör olarak rol oynar ve protrombin trombine dönüstürülür. Aktive edilmis protein C rezistansına (APCR) yol açan FV Leiden mutasyonu trombofilinin en sik görülen genetik nedenidir. Venöz thromboz vakalarının %95'ine yakınında görülür ve trombofili kanser hastalarinda ciddi komplikasyonlara neden olur.
Aktive edilmis protein C, FVa ve FVllla'yı inaktive ederek kanın pıhtılasmasını düzenleyen bir serin proteaz enzimidir. APC, FVa proteinini 679, 506 ve 306'daki arginin bölgelerinden keserek inaktive eder. FVa ilk önce 506'dan daha sonra 306'dan kesilerek inaktive olur. Fakat FV Leiden mutasyonu 1691. nükleotid G' nin A' ya dönüşmesine sebep olur. Bu da 506 Argininin Glysin olmasıyla sonuçlanır. Böylece 506'daki kesim engellenmis olur. Mutant FV yine 306'dan kesilmesiyle inaktive olabilir fakat bu durum yaklasik 10 kat daha yavastır. Böylece Faktör V molekülü proteolitik inaktivasyona resistant olur. Bu durum thrombin generasyonunda yükselmeye ve hiperkoagülasyon durumuna sebebiyet verir, FV progeagulant olmaya devam eder. FV Leiden heterozigot bireyler de thrombosis riski 5-10 kat homozigot bireylerde ise risk 50-100 kat artar. Aktive edilmis Protein C rezistansının normal bireylerdeki insidansı %3-5 iken thrombosis öyküsü olan hastalarda %50 civarindadir.
Faktör V Leiden mutasyonu otozomal dominant olarak kuşaktan kuşağa iletilir ve bu patolojinin frekansı toplumlar arasında değişiklik gösterir. Türk toplumunda taşıyıcılık orani yaklasik %9 dur. Bu nedenle trombofili için yüksek risk grubunu oluşturan bireylerin taranmasi oldukca önemlidir. Böyle bir mutasyon için heterozigot bireylerde cerrahi girisim sonrasında, kadınlarda oral kontraseptif kullanımı sırasında ve postpartum döneminde DVT görülme riski arttığı saptanmıştır. Faktör V leiden mutasyonunu taramak için yapilan bir kaç test vardir. Bunlar plasma APC rezistansını ölçmeye dayanır. Bu testlerde plazma pıhtılasma zamanı [prothrombin time (PT), aktive edilmiş parçalı thromboplastin süresi(APTT), Xa-pıhtılasma zamani gibi] APC nin varlığında ve yokluğunda ölçülür. Fakat bu testlerin sensitivitesi ve spesifitesi büyük ölçüde değişiklik gösterir.
Test sonuçlari kullanılan kimyasallar ve ilaçlarla büyük sapmalar gösterir. Mesela oral kontraseptif kullanımı, lupus anticoagulantların varlığı veya kan pulcuklari test sonuçlarını etkiler. Bu durum özellikle Faktor V tasıyıcılarını tespit etmede hatalı sonuçlara neden olabilir. Bazı testler her hastaya uygulanamayabilir. Mesela oral anticoagulant terapi uygulanan kişilere belli testler uygulanamaz. Çünkü bu terapi plazmadaki faktör II ve X konsantrasyonlarını düşürür ve bu da plazmanın APC'ye olan sensitivitesini arttırırarak yanlış sonuçlara sebebiyet verir.
Test sonuçlari (+) pozitif olan insanlar icin mutlaka DNA analiz testi uygulanmalıdır, çünkü normal değerler ve tasıyıcıların değerleri aynı bulunabilir ve bu yüzden yanlış teşhis konulabilir. Bu da cok büyük hatalara sebebiyet verebilir. DNA analiz tekniği ile Faktor V genindeki G1691A mutasyonu direk olarak incelenir ve kesin sonuç verilir. Klasik plazma testleri eğer (+) pozitif ise sonuç mutlaka DNA testi ile doğrulanmalıdır.
Tablo I. Venous thrombosis riskini yükselten faktörler
I. Çevresel faktörler:
a)Cerrahi müdaheleler (ortopedi, gögüs ve karin, genitoüriner sistem ameliyatlari)
b) kanser (pankeas,akciger, over, testis, üriner sistem, göğüs ve mide kanserleri)
c) Travmalar (omurga, pelvis, femur ve tibia travmaları)
d) İmmobilizasyon
e) Atherosclerotik vasküler hastalıklar
f) Gebelik
g) Östrojen kullanimi
h) Şişmanlık
i) Behçet hastalığı, sistemik lupus eritamatozis, marfan hastalığı, homocysteinuria
j) Derin ven trombozu öyküsü olanlar
II.Genetik Faktörler
a) Antithrombin III eksikliği
b) Protein C eksikliği
c) Protein S eksikliği
d) APCR
kaynak
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)